Yağmur
"Yağmur! Kırmızı rujum nerede?!" Buse lavabodan seslendiğinde odam savaş alanıydı. Yatağın üzerinde denenmiş elbiseler, çantalar, makyaj malzemeleri, yerde ayakkabılar ile resmen can çekişiyordum.
Annem beni gebertmezse iyi.
Gökçe aynanın karşısında son hazırlıklarını yaparken ben de makyajımı tamamlıyordum.
Buse telaşla içeri girdi. "Ya kırmızı rujum nerede?" Etrafa bakınıp hatırladım. "Masamın üzerinde olması gerekiyor. Bir baksana." Hemen masama koşup karıştırdı. Kağıtların altından çıkan rujunu zaferle kaldırıp lavaboya geri koştu.
Gökçe işini bitirmişti, sakince yanıma yaklaştı. "Ben hazırım. Şu ortalığı toplayayım biraz da Feride Teyze daha az kızsın." Yatağın üzerindeki elbiseleri askılarına asıp dolabıma dizmeye başladı.
"Sağol kanka." Ben de bu sırada işimi bitirdim ve makyaj malzemelerini toplamaya başladım. Kapı çalındı. "Gel."
Ağabeyim üzerinde siyah smokini ile gülümseyip içeri girdi. "Ooo kızlar ne kadar güzel olmuşsunuz böyle!" Üzerimi düzeltip hanım hanımcık Yağmur pozisyonuna geçtim. "Teşekkür ederiz ağabey."
"Gitme vaktinin geldiğini haber vermek için geldim. Sizinkiler kapıda." deyince heyecan bastı. Boy aynasının karşısına geçip uzun askılı siyah elbiseme son kez baktım. Gayet güzeldi. Ağabeyim gözlerini devirdi.
"Gidebiliriz." Toparlanıp hep birlikte aşağı indik. En son Buse geldi. "Bensiz mi gidecektiniz yoksa?"
"Ah olur mu öyle şey hiç? Sensiz gitmeyiz asla." Kapıda ceketlerimizi giyerken annem yanımıza geldi. "Kızlar ne kadar güzel olmuşsunuz."
"Teşekkür ederiz." Annem Cenk'e dönüp tembihledi. "Kardeşin Sana emanet oğlum. Fazla geç kalmayın. Yatmadan önce sizi bir göreyim." Ah, emanet ediliyorum artık.
"Tamam anne merak etme." Cenk ayakkabısını giydi ve kapıyı açtı. Annemi yanaklarından öpüp dışarı çıktım.
Çıkmaz olaydım! Ediz üzerindeki siyah smokin ile 'Ben çok yakışıklıyım!' diye bağırıyordu resmen. Ateş saçmaya geldiği belliydi.
Beni görünce gözleri parladı ve yaklaştı. "Yağmur çok güzel olmuşsun." Elimden tutup etrafımda döndürdü. "Sende çok yakışıklı olmuşsun. Gerçekten."
Bu sırada ağabeyimin öksürüklerini duydum. Annem de kapıda dikkatlice bizi izliyordu. Kendimize gelip boğazımızı temizledik. Bize rahat yoktu anlaşılan.
Ediz her zamanki tatlı gülümsemesiyle kırmızı spor arabasının kapısını açtı ve binmeme yardımcı oldu.
Diğerleri ağabeyimin arabasına bindiler ve balonun yolunu tuttuk.
BİR SAAT SONRA...
Kalbimde ve midemde orkestralar eşliğinde Selin'in evine vardık. Selin bu sefer gerçekten paraya kıymış.
Bahçeden kapıya kadar uzanan upuzun bir kırmızı halı serilmişti. Kapıda vale bile vardı. Bahçe de sanırım 'After Party' için düzenlenmişti. Ve bir dakika...
Paparaziler?
Ediz anahtarı valeye verip yanıma geldi. "Hadi girelim sevgilim." Korkuyla ona döndüm. "Ediz burada magazincilerin ne işi var?"
"Selin büyük bir organizasyon düzenledi ya muhtemelen bir yerlerden duyup gelmişlerdir. Sen neden endişelendin ki?"
"Çünkü ilk kez birileri fotoğraflarımı çekiyor." O sırada suratıma flaşlar patlamaya başladı ve bir grup paparazi elinde mikrafonları ile yanımıza yaklaştılar. Ediz kulağıma fısıldadı. "Sakin ol güzelim. Bir iki cümle söyleyip gideriz." Gülümseyip kolunu uzattı. Hâlâ endişeli olsam da koluna girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patlamış Mısır | Texting
ChickLitBilinmeyen Numara: Şu patlamış mısırı azıcık yavaş ye kıskanıyorum Yağmur: Sen beni mısırdan mı kıskanıyorsun gerizekalı? Bilinmeyen Numara: Ama çok güzel yiyorsun hele o dudakların... Yağmur: Yuh sapık! Sen kimsin oğlum? Bilinmeyen Numara: Ben yan...