Buse
Furkan çatalını ve bıçağını yavaşça masaya bırakıp peçete ile ağzını sildi, doymuş bir şekilde geriye yaslanıp camdan dışarı bakmaya başladı. Sanki biraz düşünceliydi.
Bende çatal bıçağı bırakıp masaya yaslandım. "Furkan." Puslu gözlerini bana çevirdi ve iç çekip "Efendim." dedi. Temkinli bir şekilde "İyi misin?" diye sordum. Ellerini önünde birleştirip masaya koydu. "İyiyim güzelim. Neden sordun?"
"Bilmem. Sanki biraz düşüncelisin. Kafana takılan bir şey mi var?" Gözlerini gözlerime dikip uzunca baktı. Normalde olsa böyle bir anı bozmamak için elimden geleni yapardım. Ancak şimdi bir şeyler olduğu çok barizdi.
"Furkan bana anlatır mısın? Bir şeyler olduğunun farkındayım çünkü." Saçlarını kaşıdı ve tekrar geri çekildi. "Ya güzelim normal stresler sadece."
"Nasıl yani? Ne stresiymiş bu?" Derin bir nefes verip sıkılarak yanıtladı. "Ya tatil bitmek üzere. İkinci dönem ramazan ve yaz sıcağı ile birlikte çok hızlı geçecek zaten. Sonra son sınıf olacağız ama benim kafamda hâlâ net şeyler yok ve ailem doktorluk konusunda baskı yapıyorlar. Yani klasik öğrenci stresleri. Sen takma kafana. Tatilimizi bozmayalım." Yüzüne sahte bir gülümseme yapıştırıp hiçbir şey olmamış gibi yapmaya karar verdi ama benim içime sinmedi.
"Furkan derslerinin pek iyi olmadığını biliyoruz. Sana bu konuda yardım edeceğim merak etme. Doktorluk konusuna da gelince, bence aileni dinleme. Eğer istemiyorsan yapmak zorunda değilsin. Kendi istediğin Bir şeye odaklan. Herkesin bir hayali vardır. Senin yok mu hiç?" Biraz düşündü.
"Yani aslında bizim de var bir hayalimiz." Tatlı tatlı gülümsedi ve ellerimi tuttu. "Neymiş?"
"Kendi kafemi işletmek isterim. Öyle ortak falan da istemem. Sadece benim olacak."
"Vayy! Furkan Bey bizi de ağırlarsınız artık." Ellerimi öptü. "Ne demek hanımefendi. Siz bizim her zaman onur konuğumuzsunuz."
"Adını ne koymak istersin peki kafenin?" dedim merakla. "Hımmm. Güzel soru. Bir düşüneyim..." Etrafına bakıp isim düşündü. Sonra çocuk gibi haykırdı. "....Buldum! İsmi 'Épine De Rose' olacak!"
Hiçbir şey anlamayan ben soran gözlerle baktım. "O ne?" Güldü. "Fransızca 'Gül Dikeni' demek. Senin en sevdiğin çiçek gül, dikenlerine de ben katlanıyorum. Çünkü seni seviyorum. Yani bence çok anlamlı."
Bazen gerçekten Furkan odun mu yoksa romantik mi diye çok düşünüyorum.
"Bu yaşta bu zekâ fazla değil mi sevgilim?" deyip kahkaha atmaya başladım. "Niye ya? Beğenmedin mi?"
"Yoo! Harika bence! Kesinlikle bu olmalı adı." Uzaklara bakıp hayal kurmaya başladı bile.
İsmi ne kadar komik olsa da hayalini gerçekleştirmesinde ona yardım etmeliydim. Birlikte başarabilirdik.
Telefonlarımıza mesaj gelince sohbeti yarım bırakıp cevap verdik.
Gökçe: Hazır mısınız?!
Buse: Kanka coşkuna hayran kaldım
Sevgilim: djdnsjhxjznsnxks
Selin: hazırız hazırız söyle artık da fiziksel olarak da hazırlanalım
Yağmur: iki saat teli kapattık neler kaynatmışsınız
Ediz: harbi
Emre: sanki aynı otelde değilmişiz gibi demi cidden xjsnfisndks
Buse: hepsi emrenin yüzünden boş konuştu hep isncjancjsnxndn
Cenk: baya boş konuştu hemde .d
Sevgilim: dkncjsndksnxkz
Selin: sjcnsjndjsnx
Emre: abartıyorlar be inanmayın
Emre: sadece sordular ben de söyledim
Yağmur: tamam kanka inandım shdbdjznsk
Ediz: sjxnjajxnskzm
Yağmur: eee ne bu akşam planı?
Sevgilim: gökçe hanımın söylemesini bekliyoruz
Emre: söyliycek sanırım şimdi
Gökçe: evet evet söylüyorum
Gökçe: kayak yapmaya gideceğiz!!
Selin: e zaten yaptık ya
Cenk: kar tatiline gelip kayak yapmayan da ne bilim sjdnskcnsknxks
Yağmur: kdjcnsjdjskxm
Buse: ben anlamadım biz zaten kayak yapıyoruz her gün
Gökçe: ya durun öyle değil
Gökçe: aşıklar tepesine çıkacağız
Gökçe: orada kayacağız
Ediz: vayy
Emre: öyle bir yer mi varmış burada
Gökçe: evet bende resepsiyona sorup tam konumunu öğrendim
Yağmur: demek öylee
Yağmur: güzel görünüyor
Selin: evet bence gidelim o yüzden
Buse: yaa bende çok beğendim bu fikri uçarak gidelim
Sevgilim: ben her zaman sizinleyim biliyorsunuz ;)
Ediz: valla fikir güzel gerçekten
Ediz: geceyi tepede geçiririz
Gökçe: gidiyor muyuz yani?
Ediz: evet gökçe abla
Buse: uçarak gidiyoruzzz
Selin: kesin gidiyoruz
Cenk: gidelim bakalım
Yağmur: tabikii
Sevgilim: size nasıl kayılıcağını gösteririm ağlamayın :D
Sevgilim: bir kez daha ;)
Emre: yaw git bacakların çarpılmış gibi kayıyorsun abi sen
Emre: gördük yani nasıl kaydığını beni de aldın ağaca giriyorduk neredeyse -_-
Yağmur: ayh evet kötü düştünüz skcnsixnksnxkz
Buse: djdnsjnxjsnss
Gökçe: skxnskxisnxks
Sevgilim: açıyı hesaplayamadım orada o yüzden oldu yoksa hepinizden daha iyiyim yani
Emre: he he
Emre: gece gel göstericem ben sana
Selin: bu kadar gülmem normal mi sjfjsdnjsnznsjx
Gökçe: normal normal xjsnkxnskzs
Gökçe: ama şimdi ara verin
Gökçe: buluşunca atışmaya devam edersiniz
Gökçe: hazırlanmaya gitsin herkes
Gökçe: 8 de resepsiyonda buluşalım
Yağmur: tamamdır
Buse: okeyy
Emre: Wait for me skiing. Ski king is coming...
Sevgilim: he kanka he
Cenk: google çeviri udbxisnxisnzn
Ediz: jeufsuduahsjs
Selin: hadi görüşürüz
Ediz: görüşürüz
Yağmur: görüşürüzz
Buse: görüşürüz
Emre: görüşürüz
Cenk: görüşürüz
Sevgilim: bayy (bunu yapmaktan asla vazgeçmicem xisnxksnzj)
Telefonlarımızı kapatıp birbirimize döndük. "Anlaşılan kafe hayallerimize tepede devam edeceğiz." Gülüp kafamı salladım. "Evet."
"Hadi hazırlanmaya çıkalım o zaman." Masadan kalktık ve el ele tutuşup asansörlere doğru ilerledik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Patlamış Mısır | Texting
ChickLitBilinmeyen Numara: Şu patlamış mısırı azıcık yavaş ye kıskanıyorum Yağmur: Sen beni mısırdan mı kıskanıyorsun gerizekalı? Bilinmeyen Numara: Ama çok güzel yiyorsun hele o dudakların... Yağmur: Yuh sapık! Sen kimsin oğlum? Bilinmeyen Numara: Ben yan...