Bölüm şarkımız Sezen Aksu - Ben de Yoluma Giderim
Herkese keyifli okumalar.•••
Haftalardır ruh gibi dolanıyordum ortalıkta. Her sabah uyanıyor, Sevda'yı otobüs durağına bıraktıktan sonra tamirhaneye gidiyordum.
Durgunluğum babamın da dikkatini çekmiş olacak ki dün akşam yemekten sonra beni yanına çağırdı.
Birkaç dakika havadan sudan sohbet ettikten sonra en sonunda dayanamayıp, "Oğlum neyin var?" diye sordu. Ne diyecektim ki? Sevda'dan bahsedemezdim. Babamla seneler önce yaptığımız konuşmadan sonra bir daha hiç bu konuda konuşmamıştık.
O yüzden bir şeyim yok, demekle yetindim. Anlatamazdım. İçimde kopan fırtınalara rağmen ağzımı açıp ona tek kelime edemezdim. Babam elbet anlardı. Anlardı anlamasına ya, o da bu konuda üstüme gelmezdi.
Biliyordu elbet benim Sevda'ya olan aşkımı. Belki de bilerek dile getirmiyordu. Onunla ilgili umutlanmamı istemediğinden hiç konusunu geçirmiyordu.
Gecenin ayazı yüzüme vururken otobüs durağında beklemeye devam ettim. Ellerimi ceplerime saklamış, ceketimin kapüşonunu başıma geçirmiştim.
Dakikalar sonra otobüs, durağa yanaştığında otomatik kapının ardında Sevda göründü.
"Ali!"
Hızla yanıma koşup sarıldı. Yüzü yine buz gibiydi.
"Otobüsün kliması açık değil miydi?"
Nefesini ellerine üfleyip kendini ısıtmaya çalışırken başını iki yana salladı.
"Bozukmuş. Yani en azından şoför öyle söyledi."
"Hay ben o şoförün..." derken montumun fermuarını açtım. "Bana sarıl. Isınırsın."
Lafımı ikiletmeden montumun içinden belime sarıldı. "Nasıl bu kadar sıcak olabilirsin ki?"
Ben cevabı biliyordum da ona söyleyecek değildim. Bilmem dercesine omuzlarımı kaldırdım. Sevda bir süre daha bana sarıldıktan sonra geri çekildi.
"Hadi kapat fermuarını, üşüyeceksin."
Üşümem diyemedim. O bana sarılırken nasıl üşüyecektim?
Fermuarımı çekip ellerimi ceplerime sakladım. Mahalleye doğru yürümeye başladığımızda Sevda bir elini kendi cebine sokarken diğer elini benim cebime soktu. Alışıktım bunu yapmasına. Yine de eli elime her değdiğinde kalbimde tarifi olmayan bir şenlik başlıyordu.
Yokuşu çıkmaya başladığımızda, "Sana bir şey soracağım." dedi.
"Sor."
"O kız..." dediğinde cümlesini tamamlamadı.
"Ayça."
"Evet, Ayça."
Kısa bir süre duraksadıktan sonra elini cebimden çıkarıp karşıma geçti. Ben yürümeye devam ederken o da geri geri gidiyordu.
Eli elimden uzaklaşınca üşüdüğümü hissetsem de bir şey demedim.
"Ne olmuş Ayça'ya?"
"Aranızda bir şey mi var?"
Sorusu gülümsememe neden oldu. "Neden merak ettin?"
Sorusuna soruyla cevap vermem en sinir olduğu şeydi. Bunu bildiğimden özellikle yapıyordum. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu. Sinirlenince o bal gözlerinin rengi koyulaşıyor kaşları çatılıyordu ya, değmeyin keyfime. Onun güzelliğini izlerken uzanıp yüzüne düşen saçları geri itmemek için kendimi zor tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çözülmeye Hasret Düğümün || Berna Aslıhan
General Fiction"Doğan gün herkese umut olurken bana ıstırap oluyordu. Sevda ve ben aynı gökyüzüne bakan iki ayrı şehir gibiydik. Bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdık... Ama asla kavuşamayan iki farklı şehir..." *** Kızın gülüşüne ömrünü emanet edebilecek kadar âş...