Bu bölüme eşlik edecek olan şarkımız;
Gülay - Mucize
Keyifli okumalar dilerim...•••
Tamirhaneye doğru yürümeye devam ederken Sevda'nın sesi hâlâ kulağımda yankılanıyordu. Neden böyle bir şey söylediğini anlayamamıştım.
Ben gerçekten onun hayatındaki yerimi biraz hafife alıyor olabilir miydim? Birkaç dakika önce benim için söyledikleri o kadar kıymetli şeylerdi ki... Gerçekten kimseyi bana tercih etmeyeceğini anlamıştım artık.
Ancak ona âşık olabileceğim ihtimalinin aklından geçmiyor olması beni bu konuda dizginlemişti. Kısa bir süre önce ona açılmayı düşünürken şimdi bu konuda kararsızdım.
Onun için değerliydim ancak belli ki buna aşk dâhil değildi. Zamana bırakmak galiba en iyisi olacaktı.
Tamirhaneye girdiğimde babam merakla bana döndü. Yüzümdeki gülümseme soracağı bütün sorulara cevap olmuş gibiydi.
"Surat asmak sana yakışmıyordu. İyi olmuş böyle..."
Babamın sevincini belli etme şekli de böyleydi işte.
"Bundan sonra asmam baba merak etme."
Oturduğu yerden kalkıp omuzumu kavradı. "Ne zaman istemeye gidiyoruz?"
Gülümsememi engelleyemedim. "Daha değil. Neyin ne olduğunu bir anlayayım da ondan sonra bakarız."
"Öyle diyorsan..."
Taburesine geri oturup gazetesini okumaya devam etti. Ben de yarım kalan işlerime döndüm.
•••
Aradan birkaç gün geçtiğinde her şey normale dönmüştü. Sevda'yla yine eskisi gibiydik. Her sabah köşe başında buluşuyor bazen ayaküstü bazen de Cevat abinin çay ocağında kahvaltımızı ediyorduk.
Onu otobüs durağına bıraktıktan sonra tamirhaneye dönüyordum. Her günüm birbirinin aynısı gibi görünse de artık her yeni sabaha farklı umutlarla uyanıyordum.
Gün ışığı içeri dolarken yattığım yerden kalktım. Gökhan'la klasik tuvalet kavgasına girişmeden hızlı bir duş aldım. Annem yine benim için kazağımı ısıtmıştı.
Duştan çıkıp giyindikten sonra kahvaltı etmeden çıktım. Ellerim ceplerimde köşeye ulaştığımda Sevda gelmemişti. Geç kalışını fırsat bilip fırından poğaçaları aldım. Saat henüz erkendi. Otobüsün gelmesine de daha vardı.
Cevat abinin yerine gider öyle ederiz kahvaltımızı diye düşünürken Sevda neşe saçan sesiyle günümü aydınlattı.
"Günaydın!"
Üşümüş yanağıma sıcak bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Kusura bakma, geciktim biraz."
"Önemi yok." dedikten sonra elimdeki poşeti görmesini sağladım. "Otobüse daha yarım saat var. Cevat abinin oraya gidip kahvaltı edelim mi?"
Gözleri parladı. Mutlulukla bakarken gülümsedi ya, yine çıktı gamzeleri ortaya. "Olur."
Çay ocağına doğru ilerlerken koluma girip elini çoktan cebime sokmuştu.
"Nasıl her zaman bu kadar sıcak olabiliyorsun?"
"Bilmem. Nadiren üşürüm biliyorsun."
"Çok kıskanıyorum seni. Keşke ben de sürekli bu kadar sıcak olabilsem."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çözülmeye Hasret Düğümün || Berna Aslıhan
General Fiction"Doğan gün herkese umut olurken bana ıstırap oluyordu. Sevda ve ben aynı gökyüzüne bakan iki ayrı şehir gibiydik. Bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdık... Ama asla kavuşamayan iki farklı şehir..." *** Kızın gülüşüne ömrünü emanet edebilecek kadar âş...