Azıcık mapus moduna girmeyelim mi? :)
Bölüm şarkımız; Ahmet Kaya - Nerden Bileceksiniz.
Keyifli okumalar.•••
Soğuk içime işlerken arkamdan kapanan demir parmaklıların sesi kulaklarımda yankı buldu. Birkaç metrekarenin içerisinde bulunan banka doğru yürüdüm.
İçim öfkeyle dolup taşarken bu küçücük yerde sakin olmamı bekliyorlardı benden. Henüz ifadem bile alınmamıştı. Saatlerdir oradan oraya sürüklenip duruyordum. Ne kadar süre burada kalacağım bile belli değildi.
Banka oturup kollarımı dizlerime yasladım. Yere bakarken bakışlarım ayakkabılarıma takıldı. Bağcıklarımı bile almışlardı. Saç diplerime kadar aramadık yer bırakmamışlardı.
Ben kendimi aklamasına aklardım da bu usûl adı altında yapılan aşağılamayı ömrüm boyunca unutmayacaktım. Sanki adi bir terörist gibi muamele görmek çok koyuyordu be!
Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim. Kim bilir evdekiler ne hâldeydi? Annem kesin baygınlık geçirmiştir. Babam yine her zaman olduğu gibi dimdik durmuştur da Fuat amca ne düşünmüştür acaba hakkımda?
Tam da Sevda'yla evlenmek istediğimi söyleyeceğim zaman olacak iş miydi bu?
Bu delikten kurtulur kurtulmaz o Murat denen iti bulacağım. O zaman onu benim elimden kim alacak acaba?
Öfkeden gözlerim kararmak üzereyken Sevda'nın son bakışı takıldı aklıma. Acaba o ne hâldedir?
İnanmamıştır değil mi?
Benim böylesine adi bir hırsız olabileceğime bir an bile olsun kanmamıştır değil mi?
Her şeyin iftira olduğunu biliyordur değil mi?
Çaresizlik üzerime çöreklenirken arkama yasladım. Başımı geriye attığımda gözlerimi kapatmıştım. Ne zaman ifademi alacaklarını sorduğumda saatler bile sürebileceğini söylemişlerdi.
Birkaç defa kendimi anlatmaya çalışsam da izin vermeyip ifadede ya da duruma göre sorguda anlatacağımı söylemişlerdi.
Ulan ben daha ifadeyle sorgunun farkını bilmeyen adamım! Ne işim var benim burada!
Öfke basınca yine kalktım ayağa. Demir parmaklıklara ulaşıp ellerimle kavradım. Nöbet tutan polis memuru kendi hâlinde oturuyordu. Onun da burada oturmaktan sıkıldığı gün gibi ortadaydı.
Bir an seslenmeyi geçirdim aklımdan. Ne zaman ifadeye alacaksınız beni demek istedim ama sustum. Kalkıp ters bir şey söylerse bu defa öfkeme hayatta engel olamazdım.
Yine pes edip arkadaki banka oturdum. Duvardan gelen soğuk içime işliyordu. Öyle çok üşümüştüm ki üzerimdeki monta daha sıkı sarıldım.
Kollarımı birbirine kenetlemiş gözlerimi kapatmıştım. Ne kadar öyle durdum bilmiyorum ancak tam içim geçmek üzereyken demir parmaklılardan gelen kilit sesini duydum.
"Uyan birader. İfadeni alacağız."
Hiçbir şey söylemeden oturduğum yerden kalkıp memuru takip ettim. Nöbetçinin eline birkaç kâğıt tutuşturup uzun koridorda ilerlemeye başladı. Tabii ben de peşinden...
Sonunda ifade verebileceğim için neredeyse kendimi mutlu hissedecektim. Bu nezarethane ne garip bir yerdi böyle. Resmen ifade vereceğim için mutluyum!
Birkaç kat merdiven çıktıktan sonra bir odaya girdik. Öyle filmlerdeki gibi bir sorgu odası beklerken klasik, evrak dolaplarının ve çalışma masalarının olduğu sıradan bir odaya gelmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çözülmeye Hasret Düğümün || Berna Aslıhan
General Fiction"Doğan gün herkese umut olurken bana ıstırap oluyordu. Sevda ve ben aynı gökyüzüne bakan iki ayrı şehir gibiydik. Bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdık... Ama asla kavuşamayan iki farklı şehir..." *** Kızın gülüşüne ömrünü emanet edebilecek kadar âş...