Final bölümünden herkese merhaba!
Bölüm şarkımız; Redd - Nefes Bile Almadan
Keyifli okumalar.•••
Aradan birkaç saat geçtiğinde takı merasimi, aileyle karşılıklı oynama gibi birkaç âdet daha yerine getirildi. Saat epey geç olmuştu.
Eve gideceğimiz vakit yaklaştıkça heyecandan saçmalamaya başlamıştım. Elbette benden başka kimse bunun farkında değildi.
Son bir ritüel kalmıştı. Gelinin çiçek atması... Sevda, çiçeğini bulamayınca bir panik havası oluştu.
"Ali, çiçeğim yok!"
"Tamam güzelim. Sakin ol."
Herkes bir yere dağılmış çiçek ararken en sonunda canıma tak etti. Gidip Yasemin abladan rica etsem, gizli gizli şu çiçek işini halletsek olmaz mıydı?
Bal gibi de olurdu. Oğlu hasta olduğu için düğüne gelememişti. Hızlıca evine gidip ricada bulunmak için kimseye çaktırmadan ortadan kayboldum.
Issız sokakları hızlı adımlarla geçerken kendi kendime söyleniyordum.
"Ne çiçekmiş arkadaş! Sanki Sevda çiçek atmazsa mahallenin bütün kızları evde kalacak."
Söylenmeye devam ederken daha kestirme olduğunu düşündüğüm için soldaki dar sapağa girdim.
"Ulan burada da in cin top oynuyor. Çiçek uğruna taktıracağız bıçağı bir tarafımıza."
Adımlarımı hızlandırmış yürümeye devam ediyordum ki ensemde bariz bir acı hissettim. Dengemi kaybedip yere kapaklanırken sırt üstü dönmeyi başarmıştım.
"Damatlık yakışmış Ali."
Murat, elindeki sopayla sırıtıyordu. Düştüğüm yerden kalkmaya çalıştım ancak şerefsiz öyle sert vurmuştu ki bilincim neredeyse kapanmak üzereydi.
"Bana yaptıklarının hesabını vermeden öylece yaşayacağını mı düşündün?"
Ayağa bir kalkabilsem göstereceğim sana dünyanın kaç bucak olduğunu da işte bir kalkabilsem!
"Konuşsana kardeş. Dilini mi yuttun."
Kaburgalarıma indirdiği tekmeyle nefesim kesilmişti. Tıpkı benim ona yaptığım gibi yere diz çöküp yumruk atmaya başladı. Ağzıma dolan kan tadını hissetmem uzun sürmemişti.
Son bir güçle kendime gelmeye çalışıp kanı tükürdükten sonra yumruk savurdum. Ancak boşa gitmişti. Murat, hızla geri çekilirken cıkcıklıyordu.
"Şu hâlde bile bana vurmaya çalışıyorsun ya helal olsun sana."
Kendimi konuşmaya zorladım. "Adam mısın lan sen! Kalleş!"
"Bir de hakaret ha!"
Bir yumruk daha geçirdiğinde kafamı sağlam bir şekilde yere çarptım. Enseme doğru akan ıslaklık kafamın yarıldığını bas bas bağırıyordu.
Elimi yaranın üzerine götürmeye çalışsam da başarılı olamadım. Bilincim neredeyse kapanmak üzereydi.
"Bu kadar oyun yeter bence."
Belindeki silaha uzanırken yolun sonuna geldiğimi anlamıştım. Gözlerim kapalıydı. Sadece Sevda'nın yüzünü hatırlamaya çalıştım. Madem son nefesimi verecektim göreceğim son yüz onunkisi olmalıydı.
Yaşadığımız güzel günler, çocukluk anılarımız hepsi birer birer gözlerimin önünde akıp gitti.
Aldığım hangi nefesin son olduğunu bilemeden öylece dururken birden bir arbede yaşandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çözülmeye Hasret Düğümün || Berna Aslıhan
General Fiction"Doğan gün herkese umut olurken bana ıstırap oluyordu. Sevda ve ben aynı gökyüzüne bakan iki ayrı şehir gibiydik. Bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdık... Ama asla kavuşamayan iki farklı şehir..." *** Kızın gülüşüne ömrünü emanet edebilecek kadar âş...