Bölüm şarkımız; Emre Yıldırım -
Gelmesen de Beklerim
Herkese keyifli okumalar (yazarken ciğerimi bıraktığım doğrudur)•••
Arkamı dönmüş yürümeye devam ederken Ömer koşup yetişti.
"Ali?"
Duymazdan geldim. Yokuş aşağı yürürken hiçbir şey umurumda değildi.
"Kardeşim beklesene!"
Ani bir kararla dönüp ona baktım. "Ne var lan, ne var!"
Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. İçim öylesine acıyordu ki sanki Sevda yanımda yokken aldığım nefesi bile hissedemiyor gibiydim.
Kalbim üşüyor, canım acıyordu.
Ömer hızla yanıma ulaştı. "Nereye gidiyorsun?"
Benim aksime sakin bir ses tonuyla konuşuyordu.
"Ne önemi var?"
Beni onaylamadığını belli edercesine başını iki yana salladı. "Yanlış yapıyorsun. Benim tanıdığım Ali bu değil."
"Senin tanıdığın Ali'yi gömdük koçum. Toprağını da Sevda attı."
Omuzumu kavrarken kararlı bir ifadeyle gözlerimin içine bakıyordu. "Senelerdir atmıyor muydu o toprağı üzerine? Şimdi ne değişti?"
"Sildi lan beni! Sen anlamadın herhâlde?"
"Anladım kardeşim, hem de çok iyi anladım."
"Uzatma o zaman."
Tekrar yürümeye devam ettiğimde arkamdan bağırdı. "Ne değişti? Gitsin başkasıyla evlensin ben onu uzaktan sevmeye razıyım demiyor muydun?"
Ayaklarım yere çakılı kalırken bir kez daha usulca arkama döndüm. Haklıydı. Murat ona uygun olsun ya da olmasın sorun bu değildi ki...
Murat gider Ahmet gelir. Bu kız elbet bir gün birini seçecek. Belki de bana karşılık başkasını seçmiş olmasıydı beni öfkelendiren.
Ömer, sakinleşmiş olmamı fırsat bilerek tekrar yanıma geldi. "Senelerdir kendine ettiğin işkence yetmedi mi? Âşıksın bu kıza. Neden duruyorsun? Git konuş Ali. Çok pişman olacaksın."
Ben sessiz kalırken devam etti. "Başkasının elinden tutup gittiği zaman ne olacak? Nasıl dayanacaksın buna?"
Gözlerim yanıyordu. Ama bu kez soğuktan değil. Hissettiğim şeyin adı öfke de değildi. Kızarmış gözlerimle bakarken bir damla yaşın akıp gittiğini hissettim. "Acıyor be kardeşim. Yaralarım çok acıyor. Bastırıp durma."
Kısa bir süre sessiz kaldı. Daha önce beni ağlarken hiç görmemişti. Şaşkınlığı bundandı elbet.
"Konuş o zaman kardeşim. Yaralarını iyileştirebilecek tek kişi Sevda."
Başımı iki yana salladım. "Ben cevabımı günler önce aldım. O yaralar artık iyileşmez. Sen de uğraşma boşuna."
Bu kez bir daha durmamak üzere yürümeye devam ettim. Ömer de arkamdan gelmedi zaten. Gecenin ayazı yüzüme vurmaya devam ediyor, bense sadece yürüyordum.
Gün doğana kadar amaçsızca dolaştım sokaklarda. Kızıllaşmaya başlayan gökyüzüne baktım. Doğan gün herkese umut olurken bana ıstırap oluyordu.
Sevda ve ben aynı gökyüzüne bakan iki ayrı şehir gibiydik. Bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdık... Ama asla kavuşamayan iki farklı şehir...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çözülmeye Hasret Düğümün || Berna Aslıhan
General Fiction"Doğan gün herkese umut olurken bana ıstırap oluyordu. Sevda ve ben aynı gökyüzüne bakan iki ayrı şehir gibiydik. Bir o kadar uzak, bir o kadar tanıdık... Ama asla kavuşamayan iki farklı şehir..." *** Kızın gülüşüne ömrünü emanet edebilecek kadar âş...