"Sadece öpsen geçer, bence bunlara gerek yok." Dediğinde sessiz kalarak elimde ki pamuğu havaya kaldırdım. Yüzünü geriye çektiğinde, ben de kaşlarımı çattım. "Çınar, lütfen dur bir dakika."
"İstemiyorum. Hem abarttığın kadar büyük bir şey değil."
Onu böyle ikna edemeyeceğimi anladığımda aklıma gelenler ile elimdeki pamuğu az ilerimizde olan sehpanın üzerine bıraktım. "Tamam, ben de gideyim o zaman. Acaba Cihat onun yaralarını temizlememi kabul eder miydi?"
Kaşları anında çatıldı ve ellerini belimin iki yanına yerleştirdi. Beni şaşırtacak kadar sert ses tonuyla konuştu. "O güzel ağzına alma onun adını. Gider tekrar döverim."
Gitmeyecektim ki zaten.
Yanağıma hafif bir öpücük kondurdu ve yüzünü benden uzaklaştırmadan, "Devam edebilirsin." Diye mırıldandı. İşime devam etmeden önce ben de yanağına küçük bir buse bıraktım ve pamuğu tekrar elime aldım.
Ben kendimi tamamen yarasına odaklamışken o da yüzümü seyrederek konuştu. "Akşama kadar burada dur."
Durmak istemediğimi, gergin olduğumu biliyor. "Çınar, konuştuk ya bunu. Babaannen rahat etsin, ben her gün gelirim nasıl olsa."
Cıkladı. "Senin de burada olmanı istiyorum güzelim. Beni bu halimle burada mı bırakacaksın?"
Yavaşça dudaklarım kıvrıldı, sokakta bana söylediği sözü ben de ona karşı kullandım. "Yanağın kopmadı."
Ciddi ciddi bana bakarken, kahkaha atacağım bir cümle kurdu. "Dert etme, kopartırız." Gülüşlerimin arasından ona baktım. Canım benim. Ona hayır demek gelmiyor içimden.
"Babaannen rahatsız olduğunda eve geri dönerim." Diyerek onu uyardım. Babaannesinin rahatsız olmasına, beni rahatsız etmesine ve benim gitmemem için elinden geleni yapacağını biliyorum. İşimi hızla bitirdiğimde döktüğümüz malzemeleri de toparladım. "Şimdi kollarımda tamamen durabilirsin." Dedi ve kollarını açtı. Tam kendimi kollarının arasına bırakacakken odaya giren babaannesiyle yerimden kıpırdayamadım.
"Çınarcığım, akşama -benden- özel olarak istediğin bir şey var mı oğlum?"
Çınar onu onaylamadı ve bana doğru döndü. "Ama Ayça bir tatlı yapsa ona asla hayır demem." Dudaklarım genişce kıvrılırken başımı salladım. "Yaparım tabi."
Bana göz kırptığında, mutfağa geçeceğim sırada Nesrin babaanne beni durdurdu. "Sen dur, ben yaparım."
Hala daha soğuk bana karşı.
Ben, ona karşı çıkmayarak yerime geçecekken, Çınar karşı çıktı. "Ayça yapsın, babaanne. O çok güzel tatlılar yapıyor, sen otur lütfen." Dedi ve benim mutfağa geçmem için bir de gözleriyle onayladı beni.
Peşimden gelecek, biliyorum.
Gülümseyerek mutfağa geçtiğimde, Derya teyzemin de yemeklerle uğraşmaya başladığını gördüm. Buraya gelmişken bir de ona yardım etsem iyi olacak.
"Kızım, sen dur ben yaparım." Dese bile onu onaylamadım ve ocağa yaklaşarak tencereleri kontrol ettim. Derya teyzem de soğanlarla meşguldü, daha doğrusu soğanlar yüzünden ağlamakla.
Yanağına ufak bir öpücük kondurdum."Ben hallederim bebeğim. Akmasın senin incilerin." Onu annem gibi seviyorum ve tatlıyı sonra da yapabilirim.
Soğanlar ilk başta fazla etki göstermese de sonlara doğru gözlerim dolu dolu olmuştu. Gözlerimi kırpıştırdıktan sonra burnumu çektim ve bıçağı kavrayarak işime devam ettim. O sırada da Çınar mutfağa girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
Teen FictionBeynim ve kan pompasının arasındaki çetin savaşı beynimin galip gelerek sonuçlanmasını isterken kalbim vazgeçmek nedir bilmiyordu ve Çınar için çırpınıyordu. Gerekirse bütün duygularımı yakar yinede kalbimin yeniden Çınar'a ait olmasına izin vermezd...