-15-

10.7K 397 40
                                    


    ~Keyifli okumalar~

Ufak bir hıçkırığa engel olamazken, Çınar'ın yanağımda bulunan elini hırsla ittim. Bunlara ne desem az gelsede, kırmaktan da çekinmiyordum. Benim kadar kırılmazlardı fakat küçük bir parça kadar vicdanları varsa eğer sızlamasını istiyordum.

"Hoşgeldin, hoşgeldin. Bir şeyinde içine sıçmasaydın olmazdı, değil mi? Ah, pardon pardon! Al, buyur Çınar senin zaten." Diyerek Çınar'ı onun yanına ittim. Bu çıkışım Çınar'ı şaşırtmış olacak ki, bu kadar kolay itebildim onu. Keşke kan pompasından da böyle iterek dışarı atabilseydim.

"İşte mutlu çiftin tablosu. Bakın arkadaşlar, ne kadar da yakıştılar!" Sesim sonlara doğru hıçkırıklarımdan dolayı kısık kısık ve kesik kesik çıkmıştı.

Sanırım Tuğçe bir şeyler demek için dudaklarını araladı fakat bir süre sonra bu hareketini sonlandırarak dudaklarını kapattı.

"Ayça ben-" Bu sefer Çınar konuştu fakat elimle durdurdum onu. Yüzüme titrek ve sahte bir gülümseme yerleştirdim. "Gerçekten siz öyle mutluyken bende böyle mutluyum. Gerçekten! Sarı saçlı güzel bir genç kadın ve herkesi görüntüsüyle bile memnun bırakan yakışıklı genç adam. Mükemmel!" Elimle alkış tutarken, Çınar bana doğru bir adım atıp, kolumdan tutmaya çalıştı ama ben izin vermedim ve bir adım geriye attım.

"Düşündüğün gibi değil." Diyordu Çınar. Bana kendini inandırmaya çalışıyordu ve yanında ki güzel genç kadın ise sessizce bizi izliyordu. Arada bir tepki olarak da kaşlarını çatıyordu. Keşke kaşlarını çatmaya bile zahmet etmesen be Tuğçe!

Ağlasam bile dalga geçmekten kendimi engelleyemedim. Böyle yaparken acımda gün yüzüne çıkıyordu ve ben biraz da olsa rahatlıyordum. "Bak şimdi böyle de yapma yani Çınar. Tuğçe yanlış anlayacak seni ve beni. Biz diye bir şey oluşacak kafasında. Olmayan bizi düşünecek ve yüzü düşecek falan, Allah korusun!"

Beni tutarken kaldırdığı alçısız eli hızla yanına düştü.

"Bakın ne yapın biliyor musunuz?" Elimin tersiyle göz yaşımı silerken devam ettim. "Siz en iyisi parka gidin, sohbet edin aranızda halledin bu meseleyi ve beni de unutun. Hiç olmamışım gibi, beni tanımamışsınız gibi. Sonra da bir güzel eğlenin. Tuğçe, hem Çınar sana pamuk şeker falan da alır. Değil mi Çınar?"

Soruma karşılık, "Ayça, kendine gel! Saçmaladığının farkında mısın?" Diye haykırmıştı Çınar. Niye bana bağırıyordu ki? Gerçekler benim canımı yaktığı kadar onlarınkini yakmış olamazdı.

Ben cevap veremeden Tuğçe konuştu. "Bırak istediğini söylesin, Çınar. Belki rahatlar."

"Zeki kız seniii." Diyerek göz kırptım Tuğçeye.

"Güzelim, şuan kendine değilsin ve sinirlisin. Hadi gel seni eve bırakayım." Tekrar elini bana uzatırken ters ters baktım ve konuştum. "Çınar ağabey sevgilin yanında. Yanlış yere bakıyor ve yanlış kişiye elini uzatıyorsun. Tuğçe sende bekletme onu."

Dediklerime karşılık Tuğçe gözlerini devirirken, Çınar'da  sabır çekmişti. "Sana dedim ben Ayça!" Demişti sonra da.

"Evet, kardeşin olarak beni merak ettin. Aklın bende kalmasın. Hemen şurada zaten evim. Kendinize iyi bakın. İyi akşamlar."

Arkamı dönüp hıçkırıklarımı serbest bırakarak ilerlerken, Çınar arkamdan son bir defa "Ayça!" Diye seslense de dönüp bakmadım ve sesimi de çıkarmadım.

***

Çınar sokağın ortasında bir sağa sola adımlarken elinde ki ekmeği sokakta oynayan çocukla evine göndermişti. Elleri belinde bir sağa bir sola adımlayan Çınar'ı izlemekten başı dönen Tuğçe, çöktüğü kaldırımdan kalktı ve arkadaşının karşısına geçti.

Ellerini Çınar'ın omuzlarına yerleştirirken konuşmaya başladı. "Yeter ama Çınar. Başım döndü. Bir dur artık!"

Tuğçe'nin dediklerini umursamayan Çınar hırsla konuştu. "Ne dediklerini duymadın mı lan? Nasıl da ağladı karşımızda görmedin mi? Nasıl durayım, ha?" Sert bir bakış gönderdi genç kıza sonra da aklına dolanan bir soruyu soruverdi.

"Sen, Ayça'ya neden aramızda bir şeyin olmadığını, birbirimizi o anlamda değil de kardeş gibi gördüğümüzü söylemedin?"

Bir adım geri adımlayan Tuğçe, Çınar'a cevap vermek için konuşmaya başladı. "Çınar, ben... Ben daha onun neye sinirlendiğini bile bilmiyorum. Neden bizi sevgili olarak görüyor ki?"

Kafası karışan genç kıza cevap verirken bakışlarını da kaçırmıştı. "Bilmiyorum fakat ona ihanet ettiğimi düşünüyor."

Duyduğuna inanamayan Tuğçe ufak bir kahkaha attı. "Ne? Sen mi? Oha! Sen onu bu kadar çok severken nasıl ihanet etmiş olabilirsin ki?"

Sıkıntıyla ensesini ovaladı Çınar. "Yapmadım zaten!"

Bir süre sonra aklına düşen fikirle Tuğçeye döndü hemen. "Ayça beni Aralık günü terk etti."

"Eee?" Diye sordu hiçbir şey anlamayan ve devam etmesini bekleyen Tuğçe.

"Aralık günü nalbura gelip beni görecekti ve... Ve o gün sende oradaydın, hatırlıyor musun? Tiyatro için ezberini veriyordun bana ve bende kağıttan eşlik etmiştim sana. Tabi lan! Onu duydu ve yanlış anladı kelebeğim."

Duydukları karşısında hayrete düştü Tuğçe. O günü hatırlıyordu. Ezberini vermek için liseden beri arkadaşı olan Çınar'a az yalvarmamıştı. Tuğçe içinde, 'Ah, Ayça ah! Neden içeriye girip bakmadın ki aptal kız.' Diye geçirdi.

"Bunu nasıl inandıracaksın ki Ayça'ya? Yalan söylediğini düşünebilir." Tuğçe haklıydı. Çınar ne kadar yalvarsa da, Ayça inat edip ona inanmazdı.

"Sende duruyor mu o kağıtlar? Lütfen hala sende olduğunu söyle bana." Diyen Çınar ile birlikte biraz düşündü Tuğçe fakat hatırlayamadı.

"Bilmiyorum ama yine de evde bir yerlerdedir, eminim. Ben bulup sana vereceğim."

Çınar rahatlama hissiyle içine derin bir nefes çekerken, huzurun içine dolmasıyla dudaklarının kıvrılmasına izin verdi, Ayça'nın evde gözyaşı dökmesinden habersizce.

SafderunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin