-8-

14.2K 434 14
                                    


Anladım ki aşk; her iki tarafi da mağdur eden, yürekte izinsiz gösteri yapan, mutluluk karşıtı bir eylem...

-Can Yücel

   -Keyifli okumalar-

Bedenim onun sıcak kollarındaydı. Terk etmek zordu fakat kollarının arasında durmak daha da zordu. Çınar, yapmadım diyerek kalbimi ferahlatırken beynim kendi duyduklarımı yüzüme vuruyordu. Yapmadım demek kolaydı. Peki, inandırmakta öyle miydi?

Daha fazla ağlamamak için tuttum kendimi. O, benim gözyaşlarımı haketmiyordu!

"Bırak beni." Dediğimi yapmasa bile yüzünü görebileceğim kadarıyla aralamıştı kollarını.

"Yemin ederim, Tuğçeyle aramda öyle bir şey yok. Ben... Ben bunu nereden çıkardığını bile bilmiyorum. Benim senden başka kimsede gönlüm yok. Lütfen inan bana! Seni böyle severken nasıl başkasına öyle gözle bakabi-"

"Açıklama istemiyorum Çınar. Hiçbir bahanenin arkasına saklanmana müsaade etmiyorum." Onu daha ne kadar yaralayabilirdim bilmiyorum ama durmayacağım. Beni parçalara ayıran bu adama inanmamakla birlikte, onu kırmaktan da çekinmeyeceğim.

"Ben ne zamandan beri dediğin şeyi yaptım güzelim? Hangi ara benden böyle bir şeyi gördün?" Şimdi gözlerinde hem şaşkınlık hemde kırgınlık vardı.

Görmediğim, hiçbir zaman görmeyeceğim anlamına gelmiyordu.

"Daha fazla uzatmanın bir anlamı yok. Ben artık vazgeçtim. Sende öyle yapsan iyi edersin. Şimdi, çek şu kollarını." İnan bana Çınar bu sana gösterdiğim en iyi hallerim. Kalbimi ne kadar kırdın bilemezsin. Yine de kalbim senin tarafında duruyor. Sana gelmek için can atıyor içimde ki küçük kan pompası.

"Sen ne zamandan beri bana karşı bu kadar acımasız oldun?" Şimdi kolları biraz daha gevşemişti. Tenim belki de aylarca istemişti onun kollarının arasında kalmayı ama artık bir anlamı yoktu. Oraya benden başkaları da tahtını kurmuş olmalıydı.

Bedenimi geriye çekerken yaz ayına rağmen etkili olan rüzgar uğradı bedenime. Sesimi güçlü tutmaya çalışırak konuştum. "Gittiğim günden beri."

Ve onu tek bıraktım koca sokağın ortasında. Ben terk etmezdim. Sadece gözden kaybolurdum.

***

"Yapmadım demiş, Ayça." Selin bana umut dolu bakışlarını tekrar ve tekrar yollarken gözlerimi devirdim. "Belki yapmamıştır." Gibi cümleleri söyleyecekti ve ben yine itiraz etmekten yorulacaktım.

"Ee, ne olmuş yani? Kollarında mı kalsaydım?" Benim ters tepkime bu sefer o gözlerini devirdi.

"Onu biliyorsun. Bu zamana kadar yalan söylediğini ne duyduk ne de gördük." Bu ısrarları Çınar'ın kuzeni olmasından kaynaklanmıyordu. Çınar ile kuzenden çok kardeş gibi olsalar da biz de öyleydik. Selin ve ben birbirimizi ayırmazdık. O da tek çocuktu, bnde. Ben onda tatmıştım kardeşliğin tadını. Tek çocuk olmamın zararını onunla birlikte üstesinden gelmiştim.

"Bende ihanet ettiğini daha önce görmedim!"

"Sen ihanet ettiğini görmedin, duydun."

"Ne fark eder Selin? Yaptı mı, yaptı!"

Bileğinde ki tokayla saçlarını bağlarken bana ters bir bakış attı. "Yapmadım diyor ama!"

Eğer konuyu değiştirmezsem akşama kadar böyle tartışmaya devam edebilirdik.

"Getir şu ojeyi de, tırnaklarına güzelce süreyim."

Yavaşça yerinden kalkarken bana baktı. "Nerede?"

"İkinci çekmecede bebek."

***

"Annem yabancıların arabasına binme demişti." 

Zaten onun arabasına binmeyi de annem istemişti ama olsun.

Çınar'a sataşmadan duramıyordum ve bundan oldukça fazla keyif alıyordum. Sanki onun kalbini kırdıkça mutlu olacağım fikrini ortaya atan beynimin aksine, kalbim onun kalbinin kırıklarına karşı iki kat daha da sızlıyordu.

Umurumda değildi.

"Neyse ki ben yabancı değilim." Alaycı ses tonuna karşı dudaklarımdan firar eden "Hah!" Nidasına engel odamamıştım. "Sen yabancılarında yabancısısın Çınar. "

Yolda ki gözleri kısa bir süreliğine çehremde dolaştı. "O nasıl oluyor?"

"Oluyor işte bir şekilde." Konunun burada kapanacağını düşünürken, beni yanıltarak yabancılığını sorguluyordu.

"Beni neden yabancı yaptın?"

"Çünkü benim tanıdığım Çınar bu karşımda ki değildi. O, ihanet etmezdi."

Derin bir nefes çekti içine. "Benim tanıdığım Ayça da bu değildi. Bana inancı vardı. Demek ki birbirimizi yanlış tanımışız." Dedikleriyle birlikte koltukta ona döndüm.

"Hayır Çınar. Birbirimizi yanlış tanıtmışız! Özellikle de sen." Söylediklerim onu sinirlendirecek kadar hoyrat veya keskin değildi fakat o beni bilmem kaçıncı kez yanılttı ve arabasının içini uğursuz sohbetimiz doldurdu.

"Kızım sende ne gibi sorun var, ha? Yapmadım diyorum sana, yap-ma-dım!"

Yapmadım diyerek karşısındaki kişiye palavra savurmak, karşısında ki kişiyi -yani beni- aptal yerine koymaktan başka bir şeyi ifade etmezdi.

"O kadar inandırıcısın ki, resmen şuan tüm kalbimle inandım sana." Onunla sohbetimizi devam ettirirken arada yollara da göz atıyordum. Şimdi beni tenha bir yere götürür falan, değil mi?

"Şu inadından ne zaman vazgeçeceksin bilmiyorum ama umarım vazgeçtiğin an, ben yine senin yakınında olurum."

Telefonumla ilgileniyormuş gibi yaparken beynimde onun cümleleri yankılanıyordu.

Vazgeçtiğin an, ben yine senin yakınında olurum. Ne demekti?

Vazgeçmesem ne olurdu veya yanımda olmasa ne olurdu?

Pek bir şey ifade etmezdi benim için. Yanımda olsa ayrı bir dert, olmasa ayrı bir dertti. Nasıl olsa, her türlü acıyı çeken yine ben oluyordum.

Sen öyle san gerizekalı.

Beynim ve kan pompasının arasındaki çetin savaşı beynimin galip gelerek sonuçlanmasını isterken kalbim vazgeçmek nedir bilmiyordu ve Çınar için çırpınıyordu.

Gerekirse bütün duygularımı yakar yinede kalbimin yeniden Çınar'a ait olmasına izin vermezdim.


SafderunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin