-25-

5.8K 227 14
                                    


~Oy ve yorumları unutmayın~

Keyifli okumalar...

"Hayır bence gitmeyelim. Vazgeçtim ben!" Kafenin süslenmiş, şirin kapısına umutsuzca baktıktan sonra topuklarımın üzerinde dönerek yolumu değiştirdim. Bir adım atmama izin vermeden beni omuzlarımdan kavramıştı. Oraya gitmek, o insanlarla muhattap olmak ve sinir krizine girmek istemiyordum.

"Senin o ağır içerikteki ve beni kıran  sözlerinden dolayı seni affetmem için bunu kabul etmelisin güzelim." Beni tekrar kendine doğru çevirirken somurtmadan edemedim.

"Sarılarak uyuduk ama! Bence sen beni kollarına alarak huzurla uykuya daldığında affetmiş gibi görünüyordun. Bana bak Çınar, benimle oynama." İşaret parmağımı ona doğru sallamak kolay olandı fakat Çınar hiç de ikna olacak gibi değildi. "Seninle oynamıyorum. Sadece arkadaşlarım ile tanıştırıyorum ki, ileride tekrar bir sıkıntı çıkmasın, değil mi? Üstelik seninle uyumuş olmam seni tamamen affettiğim anlamına gelmez Ayça Hanım." Lafını bana tane tane anlatırken derin nefesler eşliğinde ters bir tepki vermemek için bekledim.

Şimdi mi aklına geldi arkadaşlarınla beni tanıştırmak Çınar Bey?

"Ama ben senin arkadaşların ile tanışmam demedim ki aslanım. Sadece... Iıı... Onlar bizi kardeş gibi gördüler Çınar. Tanışmam onlarla, bana ne!" Küçük bir çocuk gibi omuzlarımı silkerken, dikkatle yüzüme bakıyor suratında oluşan küçük tebessümü saklamaya çalışıyordu. Söylediklerim komikse söyle, bizde gülelim değil mi?

"Küçük bir çocuktan farkın yok şuan. Üstelik bana aslanım demen bile yelkenleri suya indirmeme yetiyor." Keyifli çıkan ses tonunu fırsata çevirerek, "O zaman onların yanına gitmiyoruz!" Diye şakıdım.

Yüz ifadesi ciddileşirken kaşlarını da çatmıştı. "Hayır, gidiyoruz."

"Ama... Az önce..." Ne diyeceğimi bilmeyerek sustum. O da beni kafeye doğru ilerletiyordu. "Az önce verdiğim karar bir istisnaydı. Şimdi yarım saattir beklettiğimiz insanların yanına gitsek çok iyi olacak." Kafeye adım adım yaklaşırken söylediği sözler gerginliğimi tekrar vücuduma yaymıştı.

"Bırak beklesinler ne olacak! Üstelik ben..." Bahane bul Ayça. Bahane bul! "Ben buna hazır değilim!"

Ne? Kahretsin!

Ne yapıyoruz ki ben buna hazır değilim gibi saçma bir cümle kurdum öyle? Döndü ve bana baktı. Onun yüzünde de ne saçmaladığımı çözmeye çalışır gibi bir ifade oluştu. Bakışları bir süre yüzümde oyalanırken söylediğimi açıklama hissiyatına kapılarak ağzımı araladım fakat diyecek tek bir kelime, oluşturabilecek tek bir cümle yoktu.

Ne demeliydim? Ay beni heyecan bastı o yüzden öyle söyledim, mi?

"Seni annemlerle tanıştırmaya getirmedim. Sadece arkadaşlarımla oturup, sohbet edeceğiz. Zaten isimlerini otobüste öğrendin. Sorun ne?"

Sorun, onları sevmemem. Sorun, onlara katlanamayacağımı hissetmem. Sorun, sinir krizi geçirmekten korkmam. Tek bir hatalarında onları döverim.

"Derya teyze gibi asil insanlar değiller ki onlar." Tamam, bu biraz büyük bir itiraf olmuştu. Çünkü arkadaşlarına biraz hakaret etmiş oluryordum.  İçimde, daha tam anlamıyla tanımadığım insanlara hakaret etmemden dolayı oluşan bir rahatsızlık oluştu. "Tamam, arkadaşlarına güveniyorsundur. Hatta onlarla vakit geçirdin. Onlarla vakit geçirmeyi seviyor olabilirsin. Ama beni daha önce görmediğim bir çevrenin içine almaya çalışıyorsun. Birazcık telaşlandım işte. Her neyse gidelim!" Hızlı hızlı konuşmama yorumda bulunmamış, sıkıca kavradığım elinden onu çekiştirmeme müsade etmişti.

SafderunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin