"Kız şu lacivertli ne biçim oynuyor öyle!" Selin'in hayranlıkla çıkan ses tonu kulaklarıma ulaşırken cevap vermeden önce elimde ki çekirdeği dudaklarıma yerleştirdim. "Bende onu kesiyor... Ay aman, izliyordum!"Selin söylediğime kıkırdarken telaşla etrafıma bakınarak Çınar'ın gelip gelmediğini kontrol etti. Eğer o lafımı duyarsa önce voleybol topu elinde olan genç adamı, sonra da beni mahvederdi.
Karşımda ki kişiyi tanımıyordum ve tamamen profesyonelce oynadığı voleybolu seyrederken oyuna hayranlık beslemiştim. Kesmek veya izlemek derken de bunu kastediyordum. Yoksa yani aslanım Çınar'dan başka kimseye gözüm kaymazdı benim.
"Sakin ol, gelmedi daha Çınar ağabeyim."
İçime derin bir nefes çekerken aklıma gelen sorular ile maç yapan insanlardan gözümü çektim ve yanımda ki biriciğime döndüm. "Kenan işi ne oldu? Çınar bir şey dedi mi sana?"
Omuzları düşerken anlamıştım aslında neler olduğunu. "Hayır. Susmasa da keşke bir kelime söylese bana."
Tam olarak bu konuda bir şey diyemiyordum. Çınar belki abartıyordu belki de hakkı olan tepkiyi veriyordu. Yinede tek düşüncem bu konuda kimseye haksız denilmezdi. Çınar illa ki kardeşi gibi olan Selin'i kıskanacaktı. Mesele zaten tam olarak bu da değildi ki. Hatta, sen benim yakın arkadaşımı nasıl seversin de demiyordu. Onun sinirlendiği nokta, bu konudan çok geç haberi olmasıydı.
Ona göre ilk onun haberi olması gerekirdi. Ki bence bu konuda onun kesinlikle haklılık payı vardı. Küsmesi tamamen bu yüzdendi. O, Selin için kötü bir şey istemezdi, aksine hayatına girebilecek en doğru kişi Kenan ağabeyse, Çınar onların ilişkisi için elinden gelen her şeyi yapardı.
"Peki, Kenan ağabey ile görüşüyor mu Çınar?"
Selin kafasını sağa sola sallarken aklına bir şey gelmiş olacak ki gözleri irileşti. "Onlar bugün görüşeceklerdi! Çınar ağabeyim mesaj atmış dün Kenan'a. Buraya yakın bir yerde buluşacaklar büyük ihtimalle. Ayy! Nasıl unuttum ki ben onu?"
Stres şimdi onun dört bir yanını sarmalamıştı. "Kavga edecek halleri yok ya." Diye mırıldandım kendi kendime. Kardeşiyle küs kalabilirdi fakat kardeşinin sevdiğine, en yakın arkadaşına vurmazdı Çınar.
"Ya ederlerse?" Diye sordu Selin iri iri gözleriyle.
"Ay Çınar kendi arkadaşına -üstelik bu en yakın arkadaşı- vuracak kadar ruh hastası değil!"
Yani ben güveniyordum sevdiğime. Durduk yere kavga çıkaracak bir insan değildi o.
"Ne kadar da eminsiniz Ayça Hanım." Arkamdan işittiğim Çınar'ın sesiyle oturduğum bankta hızlı bir dönüş gerçekleştirerek görüş açıma Çınar'ı aldım. Elleri ceplerinde, kaşları çatılmış ve sinirli haline göre gayet karizmatik duran bir adet canımdı o benim.
Ona cevap vermedim ve karşımda ki ikiliyi -Çınar ile Kenan ağabeyi- parmağımla Selin'e gösterdim. "Bak kimse birbirine vurmamış. Hala tek parçalar."
Ve bu anda saçma bir şekilde ikimizde kıkırdadık.
"Ne vurması?" Diye sordu Kenan ağabey tek kaşını kaldırarak. "Ben sana sonra anlatırım canı... Ayy!" Son anda Selin'in kolunu çimdiklemeseydim Çınar'ın karşısında sevdiğine canım diyerek ortada ki gerginliği artıracaktı.
Çınar bakışlarını üzerime dikmiş dik dik bakıyordu. Öyle bir havası vardı ki acaba yanlış bir şey mi yaptım diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Üstelik onun bu gerginliğini ve suratında ki somurtmanın nedenini de deli gibi merak ediyordum. En iyisi bu ortamdan birazcık ayrılarak onunla tek konuşmaktı. Hem Selin ve Kenan ağabey ikilisi de yalnız kalmış olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
Teen FictionBeynim ve kan pompasının arasındaki çetin savaşı beynimin galip gelerek sonuçlanmasını isterken kalbim vazgeçmek nedir bilmiyordu ve Çınar için çırpınıyordu. Gerekirse bütün duygularımı yakar yinede kalbimin yeniden Çınar'a ait olmasına izin vermezd...