Gökyüzünden bakışlarımı karşımda ki yapıya indirirken derin bir nefes alarak gözlerimi kıstım ve hafif aralık olan kapıyı iterek adımlarımı içeriye doğru yani altı ayımı mahveden cümleleri duyduğum dükkanın içine doğru yönelttim.Bir yanlış anlaşılmayla zehirlediğim koskoca altı ay...
İçeride gördüğüm surat ile yüzüm düşerken bakışlarımı Çınar'a doğru çevirdim. Sertçe yutkunurken içime çektiğim nefesleri de sıklaştırdım. Tek kaşımı kaldırıp Çınar'a bakarken bu sefer de onun sertçe yutkunduğuna şahit olmuştum.
Çünkü içeride bir kız vardı...
Yok arkadaş, ben ne zaman bu dükkana gelsem mutlaka bir kız yakalamak zorunda mıydım? Bu dükkana ikinci kez başıma geliyordu ve ben bu sefer kumral saçlı, hemen hemen benim boylarımda olan bir kız ile karşı karşıyaydım.
"Hoşgeldin bebeğim." Çınar kız ile arasında ki iki adımlık mesafeyi hızla açarak yanıma geldi ve eliyle yüzüme düşen saçlarımı geriye doğru itti fakat ben sert bir ifadeyle karşımda ki kızdan gözlerimi alamıyordum.
Dişlerimin arasından mırıldandım."Hiç hoşbulmadım."
Çınar durumu anlamış olacak ki kıza dönerek konuştu. "Ben söylediklerini babama iletirim, senin beklemene gerek yok." Düz ses tonuyla söylediklerinin ardından kız ikimizede kısa bir bakış atarak omuz silkti."Sen öyle diyorsan öyle olsun Çınar."
Sin iyli diyirsin iyli ilsin...
Ağzımı yamultup dışımdan da onu taklit etme isteğimi dişlerimi sertçe birbirine geçirerek zorla engelledim.
Kapıya doğru ilerlerken bakışlarından bile uyuz olduğum kızın kolunu yakalayıp ona hesap sormak için harekete geçtiğim sıra Çınar ne yapacağımı anlamış gibi hızlıca arkamdan bana sarıldı.
Kız dükkandan çıkarken kapıyı da kapatmıştı ve Çınar kız gider gitmez kollarını gevşeterek alaycı bir tonda konuştu. "Tamam, tehlike bitti." Kollarının arasından ona dönerken kaşlarımı da çatmıştım. "Bu kız burada ne arıyor?"
"Boyalar için katalog almışlar buradan ve onu geri verdi. Renkler için babamla konuşacaktı fakat babam gelmedi."
"Buradaki boyalar onu buraya bağlamıyor bence! Bir kız niye nalbura sürekli gelir ki? Çınar bu kız ben seni terk etmeden önce de buralardaydı."
Cevabıma bir karşılık beklerken Çınar'ın elleri belimden çekildi ve kendi kendine mırıldandı. O kadar kısık bir ses tonuyla konuşmuştu ki, yakınında olmasam duymayacağıma emindim.
"Beni terk etmeden önce."
Ne cevap vereceğimi düşünürken aklıma gelen fikir ile dudaklarım kıvrıldı. Bu sefer ellerimi ben onun omuzlarına yerleştirdim. "Yusuf amcama seni buradan kovmasını söyleyeceğim." Ne kadar gülsemde bu söylediğim de ciddiydim.
Ellerini anında belime yerleştirdi. "Hayır söylemeyeceksin."
Onun düşündüğünün aksini dile getirdim. "Evet söyleyeceğim canım benim."
Kaşları çatıldı ve kararlı halime bir göz atarak yutkundu. "Eğer bunu babama söylersen seni dinleyeceğini ve hattâ işine yararsa bunu gerçekleştireceğini biliyorsun değil mi hanımefendi?"
"Yusuf amcamı ben çok seviyorum. Ne zaman gelir? Uzun zamandır görüşemiyoruz zaten." Kollarından çıkmak için kendimi geri çekmeye çalışsamda buna izin vermeyerek kollarıyla beni iyice sardı. Güzel yüzü iyice yüzüme yaklaşırken dudakları yanağıma çok az bir mesafede durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
Teen FictionBeynim ve kan pompasının arasındaki çetin savaşı beynimin galip gelerek sonuçlanmasını isterken kalbim vazgeçmek nedir bilmiyordu ve Çınar için çırpınıyordu. Gerekirse bütün duygularımı yakar yinede kalbimin yeniden Çınar'a ait olmasına izin vermezd...