Bir kere sevdaya tutulmaya gör; ateşlere yandığının resmidir.- Cahit Sıtkı Tarancı
-Keyifli okumalar-
"Kuzenim diye demiyo-"
"Yeter Selin, ye-ter! Öyle oldu işte. Sana bile haber vermeden Bursa'ya gidişimin sebebi senin kuzenin, Çınar!" Bağırmamla yerinden sıçrayan Selin, elinde ki leblebileri bana fırlatırken boğazından garip sesler çıkıyordu. Sanki... Sanki bir ayı boğuluyordu!
Kolumda tırnaklarının izini çıkartırken birkaç defa öksürdü, parmağını boğazına soktu ve ben sadece izledim.
Dakikalardır can çekişmesinin ardından kendini koltuğa attı ve derin derin nefesler alıp, verdi.
"İyi misin? Ne vardı kızım senin içinde öyle, hı?"
Yaşaran gözleri ile bana baktı. "Leblebi burnuma kaçacaktı lan. Bana su getirir misin?"
"O zaman ben gideyim, sana su getireyim."
"Söyleme, yap gerizekalı!"
Getirdiğim suyu önünde ki sehpaya bırakırken az önce boğulan o değilmiş gibi nefessiz kalana kadar konuşmaya başladı. "Allah bildiği gibi yapsın bu erkekleri. Vallahi bilmiyordum Çınar ağabeyimin böyle yaptığını. Omzumda ağlıyordu benim neden gitti diye. Hayır yani aramalarımıza falan da cevap vermeyince dedim kesin bu kız öldü! Ama kötüye bir şey olmuyor işte."
Bu kadar hızlı konuşmasının ardından ifadesizce suratına baktım bir süre. Nasıl başarıyordu? Bir ara denemeliydim! "Yaa, Selin! Ben kötü müyüm?"
"Tabii ki de hayır! Çınar ağabeyim için dedim ben onu."
Dedikodu, insanın haberleşme aracıydı! Selin, altı ayda mahallede neler oldu bitti her şeyi anlatırken zamanın nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamamıştım. Daha Necla ablanın düğününü anlatamadan gitmişti Selin.
Halının desenlerine bakarken gözlerim dalmıştı ve hala onun sesi yankılanıyordu beynimde.
"Bitti mi her şey?"
Ben değil, sen bitirdin. Kırdın kelebeğin kanatlarını, bütün acımı kozamda bırakmadın. Bize sen ihanet ettin, ben değil.
"Ayça! Duymuyor musun sen beni? Kalk evi süpür diyorum sana!" Annemin mutfaktan gelen bağırışı üzerine bakışlarım istemsizce kapıya yöneldi. "Saat altıyı çeyrek geçiyor anne, ne süpürmesi? Allah aşkına bu saatte ev mi süpürülür?"
"Ayçaa!"
İşte böyle bağırınca benim elim ayağım boşalıyordu!
***
Hayır hayır! Bu olamaz! Annem bunu yapamaz!
Benden habersiz eve misafir çağırmakta neyin nesiydi?
Olağanüstü bir hızla elimde sıkıca tuttuğum anahtarlar ile önümdeki kapıyı açtım. Kahkahalar ve kadınların parfüm kokuları çoktan evi ele geçirmişti.
O sırada ellerinde sarma tabaklarıyla mutfaktan çıkan annem karşıma geçti. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Kahkaha sesleri kulaklarıma uğradıkça başıma ağrıların girdiğini hissediyordum.
"Misafirlerimize hoşgeldiniz dedin mi Ayça? Dememişsindir sen. Tamam, sorun değil. Sen odanda ki misafirle ilgilen tatlım. " Dedi ve gitti. Odama misafir mi atmıştı?
Pekâlâ, odaya yavaşça girecek ve o kızı odamdan yollayacaktım. Çünkü benim odama giren sayılı insanlar vardı. Annem, nadiren de olsa babam, Selin ve Çınar.
Herkes kapıyı tercih ederken, Çınar pencereyi seçerdi.
Anne korkum yüzünden onu ben pencereye yöneltmiştim! Odamın köşesinde benim kollarımın arasında gözyaşı dökmüştü. O günden beri saydıklarım dışında odama kimseyi sokmazdım.
Odama adım atar atmaz gördüm yastığımın üzerine dağılan sarı tutamları. Buradaydı. Pencereden Çınar'a seslenen kadındı yatağımın üzerine rahatça uzanabilen.
"Hoşgeldin. Bende çok hoşbuldum." Aramızda ki sessizliği bozan onun ince sesiydi. Makyaj yaptığı suratını bana çevirmişti ve dudaklarında güzel bir gülümseme vardı.
Dudaklarımı ıslatırken kendi kendime sakin olmamı sayıklayıp duruyordum. Kendimi gergin olmaktan bir türlü kurtaramıyordum.
"Sen... Odama neden girdin?"
Benim aksime o çok rahattı. Sanki burada birkaç dakikasını değilde, yıllarını geçirmiş gibiydi. Yatağımda yan dönerek bana baktı.
Bakışları bedenimde gezinirken kot ceketimin cebindeki elimi yumruk haline getirdim. Onun üzerinde siyah bir kot ile kırmızı tişört vardı ve güzeldi. O gerçekten de güzeldi. Çınar'ın ilgisini de güzelliği çekmiş olmalıydı.
"Çok sıkıldım içeride. Sence de sıkıcı değil mi? Yani sokakta ki bütün kadınlar geliyor ve şenlik başl-"
"Çık odamdan." Odama girmeden önce son derecede kibar bir genç kız olup, onu buradan çıkaracağıma inandırmıştım kendimi fakat içeridekinin altı ayımı çalmakta yardımcı olmuş sarı kızın olacağını tahmin etmemiştim.
"Ne kadar da ayıp. Daha yeni geldin, biraz konuşalım. Seninle tanışmak istiyorum Ayça." Sözlerinin ardından göz kırpışı beni iyice sinir etmişti. Üstelik adımı nereden biliyordu?
"Adımı bilmen yeterli."
"Ama sen benim adımı bilmiyorsun. Olmaz böyle. Kendimi tanıtmama izin ver."
Bu kız benim bedenimde gerginlik yaratmaya programlaştırılmış gibiydi. Biraz daha yüksek çıkan ses tonumu engelleyemedim. "Senin kim olduğunu merak etmiyorum!"
Yataktan doğruldu ve saçlarını düzeltmeye başladı. Bunu yaparkende yatağımın yanında ki çekmecenin üzerinde olan aynaya bakıyordu.
"Neredeydin Ayça? Buraya taşındığımdan beri seni göremedim. Her neredeysen dün dönmüş olmalısın." Dün beni Çınar'la konuşurken görmüştü. Daha doğrusu dün Çınar'la olan konuşmamı bölmüş, içimdekileri dışarıya vuracakken tekrar içime gömmemi sağlamıştı.
"Neden gitmiyorsun?" Kısa saçlarıma ellerimi daldırırken küçük bir kahkaha attı. Kahkahası bile güzeldi. "Emin ol, daha önce hiç kimseye böyle ısrarcı davranmadım. İlksin yani."
Sende benim ilkimi ellerimden aldın yabancı kız. Altı ayımı zehir etmekte yemin mi etmiştiniz?
"Bak, odamda senin gibi yabancılara alışık değilim. Çıkar mısın artık?" Her ne kadar çıkmasını belirtmek istesemde benimle inatlaşıyordu. İlla küfür mü etmem lazım?
"Beni tanısan seversin bence. Belki işine yararım, ha? Hemen karar verme biraz düşün." Saçmalıkları devam ederken ellerimi belime yerleştirdim ve çıkması için kapıyı başımla işaret ettim.
O sırada hiç beklemediğim bir şekilde ayağa kalktı ve karşıma dikildi. Ben boş boş suratına bakarken eliyle bir fotoğrafı gözlerimin önüne getirdi.
Bu Çınar'dı.
Cidden ben o fotoğrafı çöpe atmamış mıyım?
"Kitaplarımı mı karıştırdın?" Öfkeyle ona bakarken yine ve yine sakindi. Beni sinirlendirecek kadar sakin olmak zorunda mıydı?
"Kitaplarını merak ettim ve bakarken de bu yere düştü. " Diyerek elinde ki fotoğrafı salladı.
Bir adım daha yaklaştı bana. "Söylesene Ayça, Çınar'ın fotoğrafı sende neden var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Safderun
Teen FictionBeynim ve kan pompasının arasındaki çetin savaşı beynimin galip gelerek sonuçlanmasını isterken kalbim vazgeçmek nedir bilmiyordu ve Çınar için çırpınıyordu. Gerekirse bütün duygularımı yakar yinede kalbimin yeniden Çınar'a ait olmasına izin vermezd...