Gecenin zifiri karanlığında gözlerini yumdu sanki açmaktan korkarcasına. Sürekli içinden " Hayır, lütfen öyle olmasın lütfen!" deyip duruyordu. Ama gerçeklerle yüzleşmenin verdiği farkındalıkla koluna hızlıca baktı. Çok fena görünüyordu. Gerçekten de ısırılmıştı. Sanki hiç kendi başına gelmeyecekmiş gibi oluyordu. Sanki hiç ısırılmadan hayatta kalacak gibi bir umudu vardı. Belki de hepsi boşunaydı. Bir anlık kendini, kendi elleriyle boşluğa attığını hissetmişti. Artık her şey ona boş gelmeye başlamıştı. Yaşadığı her şey bir bir önüne gelmeye başladı aynı film şeridi gibi...
Keşke çok daha güzel günler biriktirseydi diye düşündü. Gerçekten yarını belli olmadığı halde yaşamın onu götürdüğü yere doğru sürüklenip gidiyordu. O da istememişti ki gençliği böyle geçsin. O da istemişti ki normal insanlar gibi yaşam sürsün. Ama hayatın ona daha farklı sürprizleri ve planları vardı. Bir yandan da seviniyordu. Belki ölse çok daha iyi olurdu. Çünkü anne ve babasına ulaşmak istiyordu. Belki de ölürse anne ve babasına kavuşacaktı. Tüm umudunu yitiren Esta şimdi de kendine farklı bir ümit bulmuştu: Anne ve babasına kavuşmak...
En azından Dean ve arkadaşları vardı diye düşündü. En azından onun için endişelenen birileri vardı bu hayatta. Hiç beklemediği arkadaşlar edinmişti. Hayatı o kadar da fena değildi diye düşündü. Sonra sabah erken kalkıp oradan gitmeyi planladı. Kendini uyandırması için kıyafetinden alarmını kurdu. Bu alarmlar ses çıkarmayıp kıyafetinden seni dürtüp uyandırıyordu. Sen ayağa kalktığında ise kıyafetin seni dürtmeyi bırakıyordu. Hemen saati kurdu ve uyudu.
Sabah olunca ilk uyanan oydu. Etrafına baktı ve arkadaşlarını uyurken bir müddet izledi. Onları hiçbir şey demeden bırakamazdı. Onlar için bir not bırakıp oradan ayrıldı. Çünkü onları riske atmak istemiyordu ve ne zaman zombi olacağını kestiremediğinden hemen oradan uzaklaştı.
Esta çok uzaklaşmadan o saatte Kenway de uyanmıştı. Tabii ki uyandığında ilk işi Esta'ya bakmak olmuştu. Esta'yı hiçbir yerde bulamayınca uykulu halinin yerini telaşlı ve burnundan soluyan biri almıştı. Esta o saatte neredeydi. Ve neden kendi kendine o saatte kalktığını bile bilmiyordu. Normalde olsa boş boş etrafa bakınıp geri uyurdu ama bu durum çok farklıydı. Her yere bakıyordu ama nafile. Sonra Esta'nın bıraktığı not dikkatini çekti ve hemen alıp okudu. Esta hiçbir şey demiyordu ve sadece onlara veda mektubu yazmıştı. Neden böyle yapıyor diye düşünmeden edemedi. Deli gibi dışarıya doğru fırladı ve tüm gücüyle koşmaya başladı. Hiç bu kadar endişelendiğini hatırlamıyordu. Genelde insanlar onun sakinliğine hayran kalsa da Esta ile tanıştığından beri sakin kalmayı beceremiyordu.
En uzakta olan yavaş yavaş ilerleyen adımları bir geri bir ileri olan Esta'yı sonunda görmüştü. Hemen koştu ve tüm gücüyle Esta'ya arkasından sarıldı. Esta ilk şoke olmuştu ve sarsıldı. Tam bu kim diye arkasına bakacaktı ki Kenway onu kendine doğru çevirip " Delirdin mi? Ne yaptığını sanıyorsun? Bu sabahın köründe ne kadar endişelendiğimi biliyor musun?" dedi sıkıca Esta'yı tutup. Esta'nın gözleri fal taşı gibi açılmış Kenway'e bakıyordu. Şimdi ona ne diyecekti? Ben artık bir ölüyüm mü? Bir müddet birbirlerine öylece baktılar. Esta yine gözlerini aşağı bakıp ağlamamak için kendini zor tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESTA
Science Fiction1 yaşındaki bir kızın NASA'nın Mars'a yollayacağı kapsüle yanlışlıkla binmesi ve Mars'a doğru yol almasıyla birlikte oluşan bir macera... Tekrar Dünya'ya geldiğinde sizce bu kızı neler bekliyor? Dünya'da oluşmuş bir hata yüzünden insanlar nasıl etk...