thirty six

1.4K 124 59
                                    

Eylemden bahsetmek, eylemi icra etmekten zordur. Benim için, aşık olan her gerizekalı için geçerli olan bir kuraldır bu. Evrenseldir, eğilip bükülse de bazen istisnaları olsa da genellikle neyden bahsetseniz onun tersini yaparsınız.

Kısacası, gidemedim.

Kalmak, gitmekten daha zor olsa da onu o halde bırakamadım. Elim kolum bağlı olmasına rağmen onun o acı verici halini bütün akşam çektim. O hapları sadece kendi içti zannetse de, onun kadar delirdim o gece.

Yani dün gece.

"Git Akın!" Sözü aklımda yankılanmasıyla eş zamanlı olarak gerçek dünyadan seslenen kişiyle geriye döndüm.

"Efendim İlayda?" İlayda koyu renk gözlerini üzerime direkt olarak dikmişti ve hiçbir bahane kabul etmeden dün olanları anlatmam gerektiğini belirtecek şekilde kollarını göğsünde düğümlemişti.

"Bana anlatacaktın ya hani?" Dedi kaşlarını kaldırarak. "Dün sabah apar topar gittin hani!" Sabırsız sesinin sebebini anlıyordum ama başım çatlıyordu.

"Bak, şu an gerçekten bir şeyleri açıklamaya çalışmak çok zor." İşaret parmağımı şakağıma bastırdım. "Burası karmakarışık, anlıyor musun?"

İlayda başını bir başka tarafa çevirerek alt dudağını ısırdı. Bir şey söylemek istiyor gibiydi. Bir elini karnına yaslayıp diğeriyle dudağını okşadı bir parmağı.

"Anladım. Ama sen bana ne olduğunu anlatmayacaksan ben sana bir şey söylemeliyim." Hareketleriyle yeterince belli etmişti bir şey söyleyeceğini zaten.

"Ne oldu? Kötü bir şey mi?"

"Buna biz karar-"

Telefonumun sesini duymamla havaya fırladım. Orta sehpaya hemen uzanıp ekrana bakınca yazan isimle elim ayağıma dolaştı.

"Bekle!" Dedim İlayda'ya elimi uzatıp. "İki dakikaya geliyorum. Çok acil bu."

Arama boşa çıkacak diye panik yaparak balkona çıkarken, aramayı da yanıtlamıştım. "Alo Doruk?" Dedim endişeyle.

"Selam." Dedi çocuk, benim aksime sakin bir sesle. "Mesaj atmışsın. Görmedim."

"Nasıl?" Dedim balkonun soğuk demir tırabzanlarını işaret parmağımla okşarken. "Durumu?"

"Abimle beraber Amatem'e gittiler bugün. Sadece bir kez aldım diyor ama doktorlar aynı şeyi söylemedi. Bir haftayla iki hafta arası sanırım, öyle bir şeyler demişlerdi." Nutkum tutuldu.

"Yalan söylüyor yani."

"Aynen öyle. Yokluk krizine girip kötü bir şey yapmadan önce tedaviye başladılar." Doruk'un sesi kötü geliyordu, bunun sebebini Sarp'a bağlayınca sakin kalamadım.

"Başka bir şey mi var Doruk? Bana söyleyemediğin falan?" Korku dolu sesime rağmen Doruk bir müddet sessiz kaldı. Bekleyiş karnımı düğüm düğüm yaptı.

"Yok." Dedi soğuk bir sesle. "Sadece kişisel." Diye devam ettikten sonra boğazını temizledi. "Beni sen zannettiğini düşünüyor. Dün gece senin orada olduğunu söylemedik." Tekrar konumuz Sarp'a dönünce dudaklarımı yalayıp sormak için kıvrandığım soruyu sordum.

"Peki, o nasıl?"

Dün geceki halimiz aklıma geldikçe sakin kalmak, ağlamamak zorlaşıyordu.

"Saatlerdir duvara bakıyor." Dediğinde içim kıyıldı. Gözlerim tek bir cümleye dolmuştu, yaşları akıtmaya hazırdı.

Başımla göremeyeceğini bile bile onaylarken ayaklarıma bakıyordum. "Yemek yiyor mu?"

"Yedirmeye çalıştık." Dedi put gibi bir sesle. "Ama kustu."

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin