two

6.4K 248 85
                                    

medya: kafamdaki akın.

Deri ceketim rüzgara karşı arkamda flama gibi dalgalanırken gözlerimi huzurla kapattım. Kısa süreliğine gördüğüm mavi gözleri, gözlerimi açtığımda bana bakarken yakaladım. Ortalama on beş dakika önce partiden kaçmıştık, özgür hissettirdiği kesin olan bir kontrolsüzlükle sokaklarda dolaşıyorduk. Kalabalık caddeleri aşıyor, bizim gibi sarhoş sarhoş yürüyen insanlarla bazen dalga geçiyorduk.

Sarp'ı çok iyi tanımıyordum ama sarhoş arkadaşlığı diye bir şey vardı. Gerçekti. Hayatımda hiç eğlenmediğim kadar eğleniyordum, sadece yürüsem bile.

"Yarış?" Dedi gözlerime bakmaya devam ederken.

"Şuradaki elektrik direğinin oraya kadar." Dedim serçe parmağımı ona uzatırken.

"Anlaştık." Serçe parmaklarımızı ayırmamızla koşturmaya başladık, yokuş aşağı sokağı pata küte ayak seslerimizle inerken kulağımda yankılanan bu seslere gülmeden edemedim. Kaç bardak içmiştim de sarhoş olmuştum ki?

Aslında hâlâ iyi düşünüyordum.

"Kazandım!" Bağıran Sarp'a ağız dolusu gülmeden edemedim. Düşüncelere daldığım için son anda yenilmiştim.

"Midye yiyelim mi?" Dedim kalabalık caddeye çıktığımızda fark ettiğim dolmacı abiye dikkatle bakarak.

"Hiç yemedim ben." Dedi birden. Neden dercesine ona baktığımda omuz silkti. "Harammış."

Kahkaha attım. Karnım ağrıyınca durdum ama hâlâ bazen kıkırdıyordum.

"Ciddi misin sen amk?!" Onu omzundan yakalayarak tezgahın önüne getirdim.

"Evet." Dedi o da benim gibi gülerken.  Başımı iki yana sallayarak tuttuğum omzunu sıktım.

"Gerizekalısın sen." Dedim, ardından bir taneyi sorgulamadan açıp ağzıma attım. Dikkatle yaptıklarımı izlerken, gerçekten yemediğine ikna oldum.

"Sen cidden midye dolmayı haram olduğu için yemedin mi şimdi?" Dedim şaşkınlıkla. Sarhoş oluyordu, kızlarla yatıp kalkıyordu; dindar birisi olduğuna asla inanmazdım.

"Hayır." Dedi utana sıkıla. Sonra küçük tezgahın diğer tarafındaki adama kaçamak bir bakış atıp bana döndü. Utanmıştı yine, küçük bir çocuk gibi başını öne eğmişti. Sonra dudaklarını aralayıp kulağıma eğildi.

"Hijyenik değil." Fısıldaması boynumdaki tüyleri havalandırmış, kulağımı yakmıştı. İçince duyarlı olmuştum.

Başımı ona doğru çevirdim, kulağıma eğildikten sonra çok uzaklaşmadığı için çok yakınlaşmıştık. Dudakları içki içmekten ve rüzgar yüzünden kızarmış ve kurumuştu. Burnuyla dudağı arasındaki ufak beni görecek kadar yakınlaşmış olduğumuzdan karnımdaki kasılmayı ve dizlerimin hafifçe titremesini görmezden gelerek yutkundum.

"Her şey hijyenik olmak zorunda değil." Diye fısıldadım ona. Yine minicik bir çocuk gibi beni onayladı ama midye dolmadan almak için bir hamle de yapmadı.

Daha fazla ona bakamazdım. Dikkat çekerdi. Hemen midyelerden birisini aldım, açtım ve ona uzattım. Kararsız gözükerek bir bana bir uzattığım dolmaya baktı.

"Güven bana," Dedim dolmayı biraz daha uzatarak. "Bayılacaksın." Bunu dememi bekliyormuş gibi dudaklarını yavaşça araladığında midyeyi ağzına götürdüm. Dolmayı alınca kabuğu kenarıya bıraktım ve tepkisini izledim.

İlk başta önyargılı olan bakışları ve mimikleri evrildi, evrildi ve sonunda mmh şeklinde bir inleme koyverip kendisi dolmalara uzandı. Tepkisinden memnuniyet duyarak ona katıldım, ufak bir yarış daha yapmak için serçe parmağımı uzattım.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin