eight

2.3K 182 33
                                    

Birlikte olduğumuz ilk akşam, tek kontrolünü kaybedenin ben olduğunu sanmıştım. Haklıydım. O yatakta tek başıma uyandığımda neden gittiğiyle daha çok ilgilenmiş, onu yanımda istemiştim. O anda, kilometreleri aşıp yanına gitmek istemiştim. Ama o istememişti. İstemeyen hep oydu ve ben her seferinde eli kolu bağlı, ona boyun eğen taraf oluyordum.

Bundan tiksinmeye başlıyordum. Kendimden, yaptıklarımdan tiksiniyordum.

Halbuki onunla olmamın birincil sebebi yönelimimi biraz olsun sevebilmekti. Babamın açtığı yaraları unutabilmek, bu dünyada bu damalı halimle tutunamayacağımı bile bile ona tutunmak istememdi. Saçmaydı ama onu istemiştim.

Gördüğüm anda, konuştuğum anda, o gece ondan etkilendiğim, ona karşı tabularımı yıktığım ilk gece olmuştu ve ben şimdi bu yaptıklarımdan çok pişmandım. Bana resmen seks teklif etmişti, ben de sazan gibi atlamıştım.

Saçlarımı yolmak istiyordum. Kendimi dövebilsem döverdim ama zaten canım yanıyordu, değil mi?

Hayalkırıklığını her yanımda hissedebiliyordum. Beni yalnız bırakmayan, oksijen misali her tarafımı saran bir ihtiyaç olmuştu. Aldığım nefes bile canımı yakar olmuştu.

Dudaklarının buluştuğu anı aklımdan silemiyordum. Selin'le olan konuşmamız aklıma geliyor, kendimden daha fazla tiksiniyordum. Çıktıklarını biliyordum ama Sarp'ın bana malum teklifle gelirken ondan ayrılmış olduğunu sanıyordum. Bir hafta boyunca onları hiç yan yana görmemem de bu sanışa tuz biber olmuştu fakat aptallıktı.

Bu işe bu şekilde başlamak kesinlikle aptallıktan başka bir şey değildi. O kadar pişmandım ki duvara kafa atsam, kendimi bir binanın tepesinden atsam rahata ermezdi içim.

Zil çaldığında bunun Sancak olduğunu düşündüm. Partiden öyle alelacele çıkartmıştım ki onu, şok olmuştu. Ama umrumda bile değildi, tek isteğim kusmadan, birilerine bulaşmadan eve gidebilmekti. Ona bu isteğimi söylemiş, söylediklerine kulak asmadan eve gelmiştim. Merak etmiş, endişelenmiş olmalıydı.

"Sanca-" Ama değildi.

Kapıyı yüzüne kapatmak için hızla hamle yaptım ama elini uzattı, ittirmesine ittirdim ama sarhoş gibi görünmesine rağmen inleye inleye açtı kapıyı.

"Ne işin var senin burada?" Dedim o kapıyı açtığından dolayı daha da sinirlenerek. "Defol."

Ayakkabılarını çıkartmadan holün ortasına geçtiğinde ellerim birer yumruk halini aldı. Düşündüğümden daha öfkeliydim çünkü tek hissettiğim öfke değildi; ağzımın içinde kıskançlığın, hayalkırıklığının tadını alabiliyordum. Katlanarak büyüyen öfkemin arasına sızıyor ve kanımı daha da azdırıyordu. Ne olduğumuzu biliyordum, umut beslemek saçmalıktı ama gerizekalı olduğumun da en başından beri farkındaydım. Hayalkırıklığına uğramamam gerekirdi. Biz neydik ki?

"Sevişmek istiyorum." Demesiyle birlikte bana yaklaşması yüzüne kusma isteği uyandırdı bende.

"Ne diyorsun lan sen?!" Bağırarak kapıyı çarpmamla sıçradı, bu tepkiyi beklemiyordu. Ne sanıyordu peki, yine koynuma gireceğini mi? Tek gerizekalı ben değildim görüldüğü üzere.

"Senin kafanı sikeyim lan ben!" Ellerimle onu göğsünden salonun kapısına kadar ittirdim. "Gözümün önünde bir kızla öpüşüp buraya mı geldin?!"

Delirecektim, artık düşünme yetimi gerçekten kaybetmiştim. Ne düşünsem kalbimi ağrıtıyordu.

"Duygusal bakıyorsun." Dedi pişkin pişkin. "Ne olduğumuzu çoktan unuttun mu?"

Ben ne olduğumuzu başından beri yanlış biliyordum, diyemedim. Ben kendim yapmıştım ama bunu, hiçbir şey diyemiyorsam sebebi de kendi kendime gelin güvey olduğumu bilmemdendi. En çok koyan da buydu.

Kontrolü en çok kaybeden bendim, ona böylesine deliren bendim. Gözümü açıp kapatmış, ona...

"Unutmadım! Ama sevgilisini aldatan bir orospu çocuğuyla birlikte olacak değilim, anladın mı?" Yakalarından tutup daha da uzağa ittirdim. Ne kadar uzağa ittirsem de zihnimden ittiremiyordum onu ama deneyecektim.

Tamam, yine kendi kendimi kandırmaya başlamıştım. İlk seferimizden beri; onu unutmayı, onu atlatmayı deniyordum.

Ne deneme ama...

"Anlamadım. Sevgilim?.. Selin'den mi bahsediyorsun?" Yok öldürecektim o olacaktı.

"Sarp beni genç yaşımda katil etme!" Dedim bas bas. "Kimden bahsedeceğim lan başka? Siktiğimin partisinde bana bakarak kimi öptün oğlum sen? Dedemi mi?"

"Neden bu kadar abarttığını hâlâ anlamıyorum Akın? Sen bizim ne olduğumuzu zannediyordun çok pardon?" Yüzümün kızardığını hissettim, damarıma basıyordu; bakışlarındaki hinlik gün gibi aşikardı.

"Ben seninle seks arkadaşı olduğumuzu biliyorum," Dedim üstüne basa basa. "Ama senin bir sevgilin varken, onu aldatmaya çalıştığını bilmiyordum Sarp." Diye devam ettim sakince. Yüzüm sirke satıyordu.

"Benim de bir özsaygım var." Diye devam ettim.

Alayla güldü, "Özsaygı?" Dedi gülüşü gibi alayla. "Eğer kendine saygın varsa, neden benimle birlikte oldun Akın?"

Beni zaafımdan yakalamıştı, ne diyecektim şimdi. Haklıydı, daha en başında neyi kabul ettiğim belliydi ve bu hale geldiğimiz için tamamıyla onu suçlamam ne kadar doğruydu?

"Bence duygusal davranıyorsun. Sevgilim olabilir ama seninle sonuçta o tarz bir ilişki içinde değiliz. Bu aldatmak sayılmaz." Gök mavisi güzel gözleri benimkileri kuşatmıştı. O gözleri oymak istiyordum.

"Doğru." Dedim. "Orospu çocukluğu sayılır." Cevabı yapıştırmıştım ama onu yalnızca güldürmüştü.

Ondan nefret ediyordum.

"Peki Akın, ne yapmamı istiyorsun? O ve senin aranda bir seçim yapmamı falan mı?" Tam bir şey demek için dudakları yeniden aralandı ki yumruğumu çenesine hedef alarak yapıştırdım.

Daha fazla içimde tutamazdım.

"Siktir git Sarp." Dedim kararlı bir sesle. "Bitti bu iş."

"Bana geri döneceğini biliyorsun değil mi?" Hâlâ gülüyordu, kafası yana yatmıştı; çenesi çoktan yeşillenmişti; yine de gülüyordu.

"Korkak olduğunu biliyorsun değil mi?" Tükürür gibi hırsla söylediğim cümle aramıza yayıldığında bakışları duraksadı, anlam verememiş gibi baksa da anladığını biliyordum.

"Ben kendimi korkak sanırdım ama sen benden de ödlek çıktın." Gülen bendim, yüzü duvar haline gelen oydu. Aramızdaki denge tahtasında bir o ağır basıyordu, bir ben.

"Siktir git şimdi." Yine sinirlerime hakim olamayarak, titreyen ellerle yakasından tuttuğum gibi dışarı çıkarttım. Artık bağıramazdım, komşuların dikkatini çekerdim.

Sarp neredeyse bomboş bir yüzle beni izlemeye devam etti, söylediklerim tam olarak istediğim yere isabet etmişti. Zevkle gülümsemem gerekirdi; onu incitmeyi başarmıştım. Kapıyı yüzüne çarpmam gerekirdi ya da bir kez daha küfür edip, sinirlerime teslim olmam gerekirdi.

Ama o anda, maskem çatırdadı. İstediğim gibi hayalkırıklığıyla baktım ona. Gözlerim hızlıca doldu, güzel yüzüne son kez bu şekilde baktığımı bildiğim için doyasıya baktım. Onun ne düşündüğünü delicesine öğrenmek istiyordum, gerçekten de beni duygusallıkla suçladığı kadar duygusuz muydu?

Kapıyı sükunetle kapattım, onu dışarıda bırakmış olmanın verdiği acıyla kalbimi tutarak zemine yığıldım. Hayatımda ilk kez savunma bariyerlerimi indirmiş, tekmeleri birer ikişer yemeye başlamıştım.

Şimdi hem savunmasız, hem de hâlâ kendime itiraf edemeyeceğim bir şeydim.

***

şimdi öncelikle, size bir şeyden bahsetmem gerekiyor.

bu hikaye kurgusal olarak, neredeyse animosity'deki sarp'la akın'a benziyor ancak ufak farklılıklar yaparak bazı kısımları değiştiriyor, törpülüyorum. bunun en büyük sebebi sizsiniz, geleceğe bir tür hazırlık yaptığım için "animosity'de böyle mi oluyordu" diye düşünmeyin. oradaki akın ve sarp'ın hikayesinin aynısı ama bazı ufak farklılıklar var, dediğim gibi.

anlayışınız için teşekkürler. the end.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin