final 2

3.1K 125 356
                                    

"Bir insanı en fazla kaç defa yaralayabilirsiniz? Ben yaptım. Milyonlarca kez. Defalarca. Yapma dedi, yaptım. Gözlerime bakarak yalvardı, gözlerinin içine bakarak yaptım yapacağımı. Zaman acımasız bir katil oldu en sonunda, benden daha acımasız.

Yarım bir hayat bıraktı bana, armağan verdi giderken bile. Onunla tanıştıktan sonra boyadığım her tuval hayalkırıklığı şimdi. Yüzümü eğerek konuşuyorum şimdi; bir sokak direğine bakarak bile onu görebiliyorum. İçimde kocaman bir iltihap var; kırınca, dökülünce veya haykırınca irinini akıtacak gibi de değil üstelik.

Sarılsa... Sarılsa geçecek o iltihap.

Onun bıraktığı yarım hayatı buruk bir sevinçle yaşıyorum, içimde kocaman bir kutu taşıyorum; hikayemizin parçalanmış kağıtlarını tıkıştırdığım o kutu o gelmediği sürece sırtımda bir yük, kalbimde bir sızı olarak kalacak. Her gülümsemem de hayal kuracağım ve sonra kıracağım o hayali; onu kırdığım gibi. Bizi kırdığım gibi."

Sarp'ın binbir güçlükle söyledikleri Psikolog'un ilgisini cezbetmişti ama konuşursa Sarp'ı yerinde sıçratırdı, korkak oğlan bir daha ağzını açmaya cesaret edemezdi.

"Zaman geçtikçe, unutur diye düşünüyor insan. Ha şimdi iyileşeceğim, ha şimdi zamana bırakacağım kendimi diye düşünüyor.

Ama aslında öyle olmuyor.

Geçen her saniye, her dakika ve her saat kamburu oluyor insanın. İyileşmeyi, unutmayı beklerken daha kötü oluyor ve daha fena hatırlıyor."

İki elini şakaklarına bastırıp kavurucu bir bakışla önündeki doktora baktı.

Adamın bile profesyonel kimliğini bir tarafa bıraktığı ve hikayeye kendisini kaptırdığı bir andaydık. Sarp ilk kez başını kaldırdı, kan kırmızı gözleri yaşlarla parlıyordu. Adam karşısında bir oğlanın böyle savunmasız olmasına istemsizce acıdı.

"Burası Doktor." Dedi Sarp titrek bir sesle, şakaklarına bastırarak. "Burası çok fena. Çok fena hasta, Doktor."

"Kötü anılar gitsin istiyorum. Onu kırdığım, beni kırdığı her anıyı çöpe atmak, bağışlamak, salmak istiyorum. Hani bir film var ya, Eternal of Sunshine'lı bir şey... İşte onunki gibi olsun istiyorum. Teknolojinin o kadar gelişmemiş olmasının üzücülüğü bir tarafa, içimdeki bu kederin ne kadar zaman geçse de sönmeyecek olduğunu bilmek umutsuzca bir makinaya tüm anılarımı teşhir fiyatına satmak istememi sağlıyor."

Sarp giydiği uzun kollu tişörte gözlerini sildirirken güldü kendisine. Bazen yapardı böyle; bir anda durur ve birisinin cümlesini kesmesini bekler, bazen söylediklerinin tam tersini aniden söylerdi ve bunu neşeyle yapardı.

Sanki gerçekten neşeliymiş gibi...

Doktor, Sarp'ın ilaç bağımlılığı yaşadığı dönemi atlatmış olmalarına rağmen hâlâ Sarp'ı bırakmamışsa sebebi buydu. Sarp'ın sorunları bir değildi ki ha diyince çözülsündü.

"En kötüsü ne biliyor musunuz?" Diye söze girdi Sarp yine. Saçlarını uzatmıştı aylar içinde iyice, omuzlarına sarılıyordu inatçı dalgalı tutamlar. Mavileri kırmızılarla uyumlu bir şekilde çakmak çakmak etrafı izliyordu.

"Hak ettiğimi bilmem. Beni terk etmesi kadar doğru bir şey yok aslında.

Onunla oynadım. Onu kullandım. Ona onu sevdiğimi söylerken bile sadece İlayda'yla gitmesin diye yaptım. Hamile olduğunu öğrendim ve kendimi onun önünde buldum. Ben onun için sinir bozucu bir tümör gibiydim, anlıyor musunuz?

İstemediği bir anda, tam hayatını düzene soktuğunu düşündüğü an ortaya çıkan ve onu tepetaklak eden bir tümordüm. Baş ağrısından başka bir şey değildim. Onun gibi mükemmel bir insanın, her konuda kusursuz birisinin benim gibi bir eziğin nazını bu kadar çekmesi bile mucizeydi."

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin