six

3.3K 196 47
                                    

Kurulu bir düzeni bozmak nasıl zor geliyorsa insana, farklı olan bir şeyi anlamaya çalışmak da o kadar zor gelirdi. Bizler alışmaya alışmıştık, bu yüzden kafamızı değiştirmek; farklı bir düşünceye böylesine aşırı tepkiler vermemiz bundandı. Bazı ideolojilerin değişebileceğinden, bazı doğruların esneyebileceğinden, bazı yanlışların aslında sanıldığı kadar büyük bir yanlış olmadığından bihaberdik.

Gözlerimi açmadan önce bir rüya görüyordum. Herzaman rüya gören, kabuslarla uyanan bir insan değildim; bu yüzden bir an gerçeklik algımı yitirmiştim. Rüyamda çok güzel bir denize bakıyordum; denizin rengi tanıdık, dalgaları şiddetliydi. Fakat kıyıya vuran dalgalara gülümsemekten alıkoyamıyordum kendimi, ne garipti ki çıplak ayaklarımın altındaki kumlar aniden soğuyordu, kendimi denize koşarken buluyor ve en az kumlar kadar soğuk denizin şiddetli dalgaları arasında nefesimi, kendimi kaybediyordum. Suyun altındaki çaresiz halimi görebiliyordum ve daha fazla buna dayanamıyordum.

Ter içinde gözlerimi araladığımda odamın tavanıyla yüz yüze gelmemle rahat bir nefes verdim. Ancak verdiğim nefes boğazımda takılı kaldı.

Çünkü buradaydı.

Düzenli aldığı nefes sesleriyle başımı yatağımın diğer ucuna çevirdim. Yüzükoyun yatan Sarp beline kadar çektiği çarşafla ve bir elini yastığın altında yatağımdaydı.

Gözlerim irice açıldı, burada olmasını beklemediğimden değildi. Dün geceden sonra yine sabah erkenden gitmiştir diye düşünmüştüm sadece ve gözlerimi biraz da hayalkırıklığıyla aralamıştım. Şimdi ne yapmam gerekiyordu peki, ne düşünmeliydim?

Yine beraber olmuştuk ve gözlerini araladığında ne hissedecekti? Onu uyandırmalı mıydım? Gözlerim saate kaydı, alarmın çalmasına daha bir saat vardı; bu da daha uyuyabileceği anlamına geliyordu. Yatağa gömülerek yan döndüm, çarşafı belime örttüm.

Sarının bariz açık tonlarının ve daha koyu tonlarıyla birleştiği saçları ensesine dokunmaya başlamıştı, birileri berbere gitmeyi erteliyordu sanırım, alnını kapatan saçlarını yavaş bir hamleyle arkaya attırdım ve kaşlarını ortaya çıkarttım. Dağınık bir yapısı olmasına rağmen uzaktan kalemle çizilmiş gibi gözüken kaşları hafifçe çatılmıştı, bu haliyle tamamıyla bir şeye kızmış gözüküyordu ve burnundan nefes alıp verirken hafifçe homurdanması da bunu tasdikliyordu. Ancak yastığa yapışmış dudakları O şeklinde hafifçe aralanmıştı ve işte o sinirli yapısını bozan şey de tam olarak buydu.

"Neden..?" Diye sordum kendime. Kolumu yastığın altına almış, bacaklarımı kendime çekip cenin pozisyonundaydım.

Neden o'ydu? Aşk mıydı bu hissettiğim, şehvet mi? Ona bu kadar çabuk teslim olmam, iradesiz bir genç olmam normal miydi? Kontrolü elinde tutmaya bayılan bana ne olmuştu, ne ara bu kadar raydan çıkmıştım?

Pürüzsüz yanağına giden elim yine bir iradesizlik örneği gösteriyordu. Durdurulamayan, freni patlamış bir araba gibiydim; bir yere çarpmadan duramayacaktım anlaşılan. Yanağı gerçekten çok yumuşak, çok tatlıydı. Onu yanaklarından öperek uyandırmak istemiştim bir anda ama elbette bu isteği gerçekleştirecek kadar canıma susamamıştım.

Ne olacağını biliyordum; içimde hissediyorum o dikenleri, batmak için zaman kolluyorlardı. Bu yüzden elimi göğsüme çekip o dikenler batana değin onu izlemeye devam ettim.

Onun için ne hissettiğimi henüz çözememiştim. İş sevişmeye gelince onu arzulamak çok kolaydı ama onu arzuladığım gibi ona kol kanat gerebilir miydim?

Ben böyle bir şeye hazır olduğumu sanmıyordum. Aşk değildi bu emindim artık.

Bu yüzden salak bir aşık gibi davranmayı bırakmalıydım; onun istekleri ve benimkileri gözden geçirip eğer sır olarak kalmasını isterse yeniden kabul etmeliydim. Onu bu sefer gerçekten unutmalıydım.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin