twenty seven

1.8K 136 212
                                    

Bir insan ne kadar ileri gidebilir ki, dediğim her an sınırlarımı daha da yukarı taşıyordum. Neleri göze alabileceğimi çok daha iyi görüyordum bu sayede, gözlerim tamamıyla körelmişti artık.

O beni her ittiğinde ona geri geleceğimi zannediyordu, beni bir frizbi gibi atıyordu. Bunu iyiliğim için yapsa dahi, canımı yakıyordu. Ben artık acı çekmek istemiyordum, ben artık mutlu olmak istiyordum. Sarp kendisiyle yaşayacağım mutluluğu geçmişi yüzünden bana çok görmüştü ama İlayda öyle değildi.

Sarp korkaktı ama İlayda değildi. Belki ikisi de aynı kulvarda değillerdi ama yine de bu İlayda'yla olmak istememi engellemiyordu. İlayda'ya aşık olmak istiyordum, kalbimdeki bu ağrıyı dindirebilecek birisi olduğunu düşündüğüm tek kişiydi sırf bu yüzden bile ona tapmak istiyordum.

Bencildim.

Artık tamamıyla bencildim.

O konuşmanın ardından karalar bağlarım, tekrar onunla konuşurum biraz daha ağlarım diye düşünüyordum fakat ondaki umutsuzluk öyle bir çarpmıştı ki bana değişmiştim yine. O beni her ittiğinde kendime verdiğim sözler gülünç, o beni her çektiğinde ona çaresizce kollarımı dolayışım trajik geliyordu gözüme artık.

İşte bu kadar kolaydı.

O bana kendini açardı ve ben vazgeçerdim.

O beni onu sevdiğimi bile bile iterse ben de onu sevdiğimi bile bile yok ederdim kendimi. Ondan önce çekerdim pimi, ondan önce keserdim boğazımı.

Lanet olsun... Kimi kandırıyordum ki?

Kendim demiştim birbirimizi asla unutamayız diye.

Ben sadece ona fırsat bırakmadan boğmaya çalışıyordum kendimi, kendi hüznümde.

Hiç kimse, bu duyguyu yaşamayan hiç kimse, anlayamazdı beni. Ben onun için yapıyordum her ne yapıyorsam saçmalığı gerçekti. İçten içe karanlık bir yola sapıyordum, dönüşünün olmadığını bildiğim başka bir yola, onun olmadığı bir yola giriyordum. Onu kendi açtığımız zorlu yolda yalnız bırakıyordum, sonuna gelip de bir türlü kıramadığımız duvarın önünde tek kalırsa kendisini anlar diye uğraşıyordum.

Korkularının üstüne gidiyordum. Beni sevsin diye değil, kendisini sevsin diye vazgeçiyordum benliğimden, ondan.

Ancak diğer bir gerçek şuydu ki, o tek sebep değildi. Mutluluğu istiyordum, Sarp'la yaşadığımız her şey mental yönden beni çok değiştirmişti ve artık kendimi tanıyamıyordum. Verdiğim sözleri tutamayan, sorumsuz ama sorunlu bir adam olmaya başlamıştım onun yüzünden. İlayda bu yönden beni iyileştirebilirdi.

İşte sabaha bunun gibi düşüncelerle açmıştım gözlerimi. Göğsümde uyuyakalmış İlayda'dan yükselen çiçek kokusu zehir yayıyordu ciğerlerime. Sarp'ın kokusuna ihanet ediyordum.

Hayır hayır, böyle düşünmeyecektim. Bencil olduğumu düşünerek hareket edecektim, artık Sarp yoktu.

"İlayda..." Dedim birkaç kez hırıltılı bir sesle. Kız göğsümden kalkıp uykulu gözlerle doğruldu. "Okula geç kalacağız."

Başıyla onaylasa da domino taşı misali devrildi koltuğa umursamadan. Kafasını dik tutamıyormuş gibiydi, ister istemez gülümsedim yastığa sarılmış, tatlı uykulu haline.

Dün akşamı net bir şekilde hatırlıyordum. Talha bu hayatta yapmaması gereken tek şeyi yapmıştı ve artık sadece Sancak'tan değil benden de yiyecekti dayağı.

"Bana izin verir misin?" İlayda tedirgin bakışları eşliğinde ellerini benden çekti ve gülümsemeye çalıştı.

"Çok sarhoşsun." İlayda ellerini birbirine dolayıp dudağını büzdü düşünceli bir şekilde. "Hadi seni yatağa götürelim." Ellerinden biri belime diğeri ise omzundan sarkan elime dolandı, ağırlığım yokmuş gibi destekleyerek beni salona taşıdı ve Rana'nın getirdiği nevresim takımlarını salondaki tek üçlü koltuğu açarak iki kişilik hale getirdi, dizdi. Aynı yatakta yatacak olmamız biraz garipti ama yine de gergin görünmüyordu.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin