thirty two

1.5K 124 47
                                    

Doruk'un düşüşüyle soluğu hastanede almıştık. Yağız transa geçmişçesine ameliyathanenin önünde bir ayakta bir oturur haldeydi. Bazen etrafa dair bilinç kazanır gibi olduğunda etrafına boş boş bakıp ağlamaklı bir şekilde ellerini saçlarından geçiriyordu.

Müdür Yardımcısı, Koç ve Gülşen Hoca gibi birkaç kişi yarım saat kadar kaldıktan sonra gitmişlerdi. Hastane işleriyle Müdür Yardımcısı ve Koç'la hallettiğimiz sırada Eren ve Kaya mevzusunu konuşmuştuk. Söylentiler almış başını yürümüştü, okuldaki herkes her şeyi artık biliyordu. Doruk ve Yağız'ın ilişkisi artık kamuoyuna açıktı, bu da demek oluyordu ki okuldakilerin merhametine kalmışlardı.

Manzara hiç iç açıcı gözükmüyordu.

"Ne yapıyorsun burada?" Sancak beni resepsiyonda yakaladığında Koç'la olan konuşmamı aktardım ona.

"Kaya muhtemelen sadece disiplin cezası alacakmış. Amacı nefsi müdafaa'ya girebileceği için."

"Ne alaka ya? Neresi nefsi müdafaa'ydı amk? Gülle gibi fırlattı çocuğu?!" Resepsiyondaki kadın bize dik dik bakmaya başlayınca kağıtları teslim edip girişteki koltuklara sürükledim onu. Cam kenarına oturduk.

"Doruk Eren'e saldıran kişiydi. Eren kendisini savunamadı bile. Kaya'nın arkadaşını korumak için araya girmesi normal, okul kurallarına göre. Biz dua edelim asıl Doruk okuldan atılmasın çünkü bu ilk disiplin cezası değilmiş ve Eren işin peşini bırakmayabilir." Dedim sıkıntıyla. Karnım düğüm düğümdü, hissettiğim korku beni daha da geriyordu.

"Peki ne yapacağız?" Oturduğum koltukta geriye giderken ellerimi kolçaklara koyup başımı sardım.

"Bilmiyorum Sancak. Doruk'un durumu meçhul, takım Yağız'ın gay olduğunu biliyor ve Koç, Kaptan olduğum için Eren'i bir nevi bana emanet etmişti ama şimdi çocuğun burnu yine kırık. Her şey çok üst üste geldi." O sırada aklıma Yağız geldi. Muhtemelen delirme eşiğindeydi ve yaşadığı korkuyu hayal bile edemiyordum.

"Doruk nasıl?" Sancak bomboş baktı yüzüme.

"Bir şey demiyorlar." Dedi bir süre sonra. Kafası çok farklı bir yerdeydi ve gözleri de arkamdaki camda bir yerdeydi.

"N'oldu?" Omzumun ardından öylesine bir bakış attım ama bir şey göremedim.

"Sarp delirmiş gözüküyor." Tüylerim diken diken oldu ve gerçekten bir şeyleri görebilmek için tekrar arkama baktım.

Sarp giriş kısımda, bir arabanın önünde telefonla konuşuyordu. Ama bağırdığı çok açıktı, dahası yüzündeki korkuyla karışık ağlamaklı ifadeyle boştaki eliyle saçlarını karıştırıyor olması içimi acıtmıştı. Arabanın önünde bir ileri bir geri gidiyor, bazen eliyle yüzünü kapatıp geri çekiyordu.

"Git bi'bak." Oturuşumu düzeltip Sancak'a baktım.

"Ne alaka?" Sesimi tekdüze tutmaya gayret ettim. Onun için hissettiğim endişeye mahal vermedim.

"Ne ne alaka amın oğlu? Çocuk ölüyor baksana?" Sancak'ın da gergin olduğunu biliyordum.

"Bizim artık öyle bir münasebetimiz yok onunla. Başkası sakinleştirsin." Sancak'ın yüzünde baygın bir bakış geçti.

"Anan sakinleştirsin, başlayacağım şimdi senin hakkına da gururuna da münasebetine de ya!" Diyerek ayağa kalktığında sordum.

"Nereye?"

"Huysuz bacak sendromuna yakalandığın için yanına gidemediğin seks arkadaşını sakinleştirmeye. Birileri kahraman olmalı." Sancak yürümeye başladığında kalbimin sesini dinleyerek (yine) arkama döndüm.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin