fourty one

1.2K 117 89
                                    

Aşkta gurur olmaz, olmamalı. İsmini söylerken çekineceksen, aklına gelince üzülüp başını eğeceksen, gururunun üzerine basıp geçemeyeceksen nasıl sevdiğini söylersin ki? Nasıl sevdim diyebilirsin; bir şeylerden vazgeçmeden.

Bunu çok geç anladım. Bir şeylere geç kalmaktan yorulunca anladım, artık gururumu bile umursayamayacak kadar dibe vurunca anladım.

Anladım ama artık anlamamın bir anlam ifade etmediğini öğrendim. Acı verici, kahredici, insanın kalbini toz haline getiren bir duyguydu aşk, gururunla yürütmeye çalışınca dengelerin bozulduğu, sürüklendiğin saçma sapan bir duyguydu.

O yokken ahım şahım sözler verdiğin, onu görünce birisi seni kukla misali oynattığı için değil sözü hatırlamak, ismini sorsa söyleyemeyecek duruma geldiğin bir duyguydu.

Ama tüm bu düşüncelerime rağmen bir anti düşünce de vardı zihnimde. Onu layığıyla sevemediğim düşüncesi.
Sevemedim sanırım ben onu, diye başlıyordu bu düşünce.

Sevseydim bunu yapar mıydım bize, onu paramparça eder miydim; diye devam ediyordu.

Belki de gerçekten aşk parçalamaktır onun da dediği gibi, tırnaklarımızla kanatarak açtığımız yaraları ancak biz dikebiliriz belki de bilemem. Ama bir şeyi çok iyi biliyorum; çok yorucuydu. Tüm bu süreç, artık bana acı veriyordu. Açtığı yaraları sarsa da, mikrop kapmıştım bir kere. Yeterli gelmiyordu sarması.

Sarp'tan bana ince ince dokunan hayalkırıklığı, gözlerinin irice açılmasıyla son buldu.

"Ne?" Üzerimden kendisini geriye çekişinde tiksinti vardı. Başımı eğdim, asfalta baktım.

"Ne dedin sen?"

Sesindeki o yılgın ifadenin bir benzeri boğazımdaydı, yılan misali çevreliyordu boğuyordu beni.

Burnumu çekip, "Ne dediğimi duydun." Başımı kaldırdım, cesaretimi kaybetmiştim. Ağzımdan anlık çıkan kelimeler aramızda dağ olmuştu.

"Ne dediğini duydum mu?" Sesindeki hayret ağlamak istememe sebep oluyordu. Onun hakkındaki her şey ağlamak istememe sebep oluyordu.

"İlayda hamile."

Söylediğine inanamıyordu. Elleri saçlarına gitti ve yumruk yaptı. "İlayda hamile!" Dedi daha gür bir sesle. Kahkahayı basmakla, yere çöküp ağlamak arasında gidip geliyordu.

"Sarp..." Dedim gayriihtiyari.

"Ben özür dilerim." Dudakları aralanan Sarp keskin bir nefes çekti içine, daha demin benimkileri okşayan dudakları şimdi kederli bir çarpıklıkla nefes çekiyordu içine. Biliyordum, dünya dar geliyordu. Gökyüzüne değdirdi gözlerini, sözlerimi duymuyordu.

"Hani birbirimizi unutamazdık?" Yumruğunu göz çukuruna bastırıp çocuk gibi ovaladı.

"Neden yaptın?" Sorusu içimden bir şeyleri kesti, biçti. Neden yaptın?

Neden yaptın Akın?

Sevilmemenin verdiği alışkanlık hissinden kaçmaya çalışmak zorunda mıydın? Kabullenip adam gibi acını çekseydin, böyle bu duruma gelir miydiniz?

"Cevap ver." Yalvaran ses tonu dudaklarımı birbirine bastırıp beklememe sebep oldu. Verecek bir cevabım yoktu, kendime olan sorularım onunkilerden çoktu işin aslı.

Ellerimi yüzüme kapatıp reddettim bu anın varlığını. "Bilmiyorum." Başımı iki yana sallayarak silkelendim. "Bilmiyorum. Bilmiyorum Sarp."

"Bilmeden bir kadını hamile bıraktın." Elleri ellerime dolandı, temas içime işledi. Ama onun tek yaptığı onunla yüzleşmemi sağlamak için ellerimi yüzümden çekmemi sağlamaktı.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin