fourteen

2.2K 158 54
                                    

Ele geçiriliyordum. Onun tarafından, parça parça, kaybediyordum kendimi. O sadece parmağını şıklatıyor ve ben bir anda kendimi onun kucağında buluyordum. Ve aramızdaki ilişki gittikçe hastalıklı bir hal alıyordu, bu hiç normal değildi. Şimdi yine yüz yüze bakmaya utandığımız düşünüldüğünde, ben yine terk edilmeye mahkumdum sanıyorum ki.

Saçlarımı kurutucuyla kabartırken üzerimdeki hoodie'nin içinde kaybolmuştum ve ellerimle saçlarımı yoklarken aynanın aksinden onu kesiyordum. Üzerine tişörtünü geçirdiğinde, ıslak pantolonunu benim dolabımdan bulduğu bir eşofmanla değiştirirken de izliyordum. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. Soyunma odaları ve duşlar ufak bir koridorla ayrılıyordu aslında ama onu görmemi engelleyecek şekilde değildi; ıslak ayakkabılarına bakarak dudaklarını büzdüğünü görebiliyordum yani. Dolabımın önündeki oturma kısmına çökmüş, ıslak saçlarını kurutmamıştı.

Saç kurutucuyu kapatıp kablosunu dolayarak yerine bıraktım. Onu umursamamalıydım, sinüzit olsa bile...

Ayaklarım benden bağımsız hareket ederek yürüdü ve önünde durdu. Sırtımdaki saç havlumu yüzüne attım çaresizce, "Saçlarını kurut." Sesim en azından düşündüğüm kadar incelikli çıkmıyordu.

Havluyu saçlarına sarıp hoyratça karıştırırken sağol diye mırıldandı. Onu umursamadan eğildim, bacaklarını ayırıp oturağın altından spor çantamı sürüdüm. Çantamdan kramponlarımı ve kendi spor ayakkabılarımı çıkartırken sorgulamamaya özen gösterdim. Seri hareketlerle ayakkabılarını ayağından çıkartırken şaşkın şaşkın bana baktığını hissedebiliyordum ama ona bakmadım. Bakarsam sorgulardım, düşünürdüm.

Islak çoraplarını ayakkabılarının içine bırakıp spor ayakkabılarımı giydirdim. Çorapsız idare edecekti, evine kadar.

"Ne yapıyorsun?" Dedi ben bağcıklarını bağlarken.

"Kapa çeneni." Dedim yine suratına bakmadan. İşimi bitirdiğimde ise yine yüzüne bakmadan yanındaki Sancak'ın dolabının önündeki oturağa geçtim. Kramponları giydim.

"Şimdi ne olacak?" Dediğini duyduğumda ise alayla gülmeden edemedim. Kendimi tutamıyordum cidden, gerizekalının önde gideniydim.

Albert Einstein istediği kadar farklı sonuçlar beklemeyin desindi, ben aynı davranıp farklı bir sonuç beklemeye elimde bayrak sallayarak devam edecektim.

Benim anlamadığım tek nokta, o'ydu. Neden o? Neden bir başkası değil de o? Bunca zamandır aynı okulda, aynı sınıfta, aynı ortamdaydık; değil ilgimi çekmesi, bir kez olsun ona o gözle bakmamıştım. Bu hiç beklenmedik bir anda gelen felakete benziyordu; bir çığ, sel veyahut heyelandı benim için. Bir çığlıkla o çığın altında kalmış, ufak bir hatam sonucu akıntısına kapılmış ve bastığım yere dikkat etmediğim için yere çakılmıştım.

"Bilmem," Dedim sonra. "Kontrol sendeydi, kumanda sende." Gözlerimiz birbirine değdiğinde o bakışını gördüm, ne kadar kararsız olduğunu ve şuan bu durumda olmamızdan ne kadar rahatsız olduğunu gördüm. Yapmak üzere olduğu şeyin farkındaydım; üzerime doğru yuvarlanan kocaman kar topunun farkındaydım ama geri çekilemeyecek kadar alanındaydım işte.

"Akın..." Hızla ayağa fırladım. Bu çığı durduracaktım.

"Off, boşver olur mu?" Dedim çevik bir hareketle spor çantamı sırtlanırken. "Seninle konuşmak istemiyorum artık, bu konu hakkında tartışmak istemiyorum." Mavilerinin içine atabileceğim en soğuk bakışı attım. "Sen de, ben de istedik ve istediğimizi aldık. Daha fazlasını istemiyorum."

Bir şey desin istedim, hayır gibisinden; düşündüğün gibi değil gibi ama o yalnızca başını salladı.

"Bana uyar." Gülümsedim, neden bilmiyorum ama artık içimde bir şey hissetmiyordum. Ya çok alışmıştım ya da artık sözlerinin veya yaptıklarının ben de bir tesiri yoktu.

rolling in the deep |boyslove|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin