12 ~ Hırsızın Gerçek Kimliği

1.4K 215 119
                                    


Taht Odası, Saat 12.00

Her salı günü yapıldığı gibi, bu salı da taht odasında halktan kişilerin istek ve arzularını tahtta oturan kişiye sunduğu özel bir görüşme etkinliği yapılmış ve uzayan görüşme sonucu vakit çoktan öğlene gelmişti.

İnsanlar her zaman San'dan korkmuşlar ve huzuruna hep çekingen bir şekilde çıkmışlardı fakat bugün bir şeylerin farklı olduğunu en alt kesimden insanlar bile kolaylıkla anlamışlardı.

Etkinlik boyunca San'ın 'canavar' lakabına layık görülmesinin sorumlusu olan öfkesi, bir gıdım bile göstermemişti kendini. Geçici olarak tahta oturmuş prens ne sesini yükseltmiş ne de aşağılayıcı gözlerini önündekilere çevirmişti. Sadece yere bakmış, talep bekleyenlere olumlu manada kafasını sallamış ve işin çoğunu yanındaki yardımcılarına ve diplomaside iyi olan küçük kardeşi Mingi'ye bırakmıştı.

Olan bitenlerden sonra zihni bulanıktı. Wooyoung'un dediklerini ve birkaç gün önce verdiği sözü unutamıyordu. Kaybolan annesi hakkındaki gerçeklerin hepsini bir anda öğrenmek istiyor ama bunun mümkün olmadığını biliyordu.

Wooyoung'un ona istediği, asıl ihtiyacı olan bilgiyi vermesini umut ediyordu. Yani annesinin kaybolmadan önce arkasında bırakmış olabileceği ipucu demetini.

Abisini daha önce hiç böyle görmemiş olan Mingi endişelenmeden edemeyerek, özel görüşme etkinliği biter bitmez ve kapılar halka kapanır kapanmaz "Dinlenmelisin." dedi. "Aslında bütün gün burada oturmana da gerek yoktu. Ben halledebilirdim, biliyorsun."

"Babam Kral olarak beni görevlendirdi." diyerek kaşlarını çattı San. Kral olmayı sırf bu süreç geçici olduğu için baştan beri umursamamıştı ama babasının emanet ettiği bu konumu başkasına kaptırma gibi bir niyeti de yoktu. "Ve en azından Kral olarak, benim himayem altında olan bu insanları dinlemeliyim."

Küçük prens gülümsedi. "Vay canına abiciğim, ne zamandan beri kafandaki tacı bu kadar ciddiye alır oldun?"

Bu soruya herhangi bir cevap vermek istemeyen San, hizmetlilerden birinin getirdiği şuruptan içerken yorgunluktan yanan gözlerini ovuşturdu. "Wooyoung... O nerede? Kendisi için hazırlanan odaya yerleşti mi?"

"Çoktan." dedi Mingi. Yüzündeki mutlu ifadeye bakılırsa annesiyle ilgisi olan bir hırsızın sarayda kalmasını hiç dert etmiyordu. "Seonghwa ona yerleşmesinde yardım etti. Şimdiden saraydaki hizmetlilerle iyi anlaşıyor ve henüz kuralları çiğneyen bir şey yaptığını görmedim. Şuanda da abimiz Yeosang'la birlikteler. Yani her şey yolunda."

"Yine de bir gözün hep üstünde olsun." diye karşılık veren San, iki elini tahtın kollarına dayayıp oradan destek alarak ayağa kalktı. "Ben biraz odamda dinleneceğim, gözlerim yanıyor. General Jongho saraya geri dönerse benim için neler olduğunu ondan öğrenirsin."

"Merak etme sevgili abiciğim, bana güvenebilirsin! İyi uykular." Mingi odasına giden ortanca prensin arkasından el salladı. O gözden kaybolana kadar tahtın yanında durmaya devam etti ve ardından derin bir iç çekti.

'Sonunda gitti.' diye içinden geçiren Mingi, hazır boş vakti varken bir an önce Yunho'nun yanına gitmek ve onunla vakit geçirmek istiyordu.

Mingi'nin doğum günü yaklaşıyordu. Ve eğer mümkünse, en mutlu gününde en sevdiği terziyi de yanında görmek istiyordu.

Yeosang'ın Odası, Saat 12.14

Beyaz tül perdelerin güneş ışığının bir çoğunu engellediği pencerenin arkasından neşeli kuş cıvıltıları geliyordu. Özenle dışa doğru oyulmuş, parmaklıklarına kadar beyaz olan balkonun manzarasının tam yanındaki meşe ağacının ev sahipliği yaptığı kuş ailesinden geliyordu o sesler.

Kingdom Diary // WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin