2 ~ Beklenmeyen Karışıklık

1.8K 240 156
                                    


Saray Mutfağı, Saat 16.11

Tencerelerden çıkan tıngırtılar bir köşeye sinmiş farelerin aklını başından alırken Hongjoong sinirli bir şekilde tencerelerden oluşan kuleyi iki kolu arasında zorlukla taşımaya çalışıyordu. "Nefret ediyorum bu işten. Nefret!"

Alnındaki bandanası terlemekten dolayı saçlarıyla birlikte nemlenmişti. Hem sıcaklardan hem de çok çalışmaktan nefret ederdi Hongjoong.

Kendisi Choi sarayının ana aşçısıydı. Mutfakta çalışan tek kişi o olmamasına rağmen çoğu işi Hongjoong yapardı. Bu durumdan hiç hoşnut değildi ama biliyordu ki eğer yapılacakları yanındaki beceriksizlere bırakırsa mutfağın işi asla görülmezdi. İstemeye istemeye elinden gelenin daha fazlasını yapıyordu bu yüzden.

Neyseki mutfak genişti de bir o yana bir bu yana koşuşturayım derken diğer mutfak çalışanlarına çarpma olasılığı az oluyordu. Bu aralar etraf daha sakindi. Kendisiyle birlikte çalışan kadınlardan ikisi, Prens San geçici bir süreliğine tahta geçmeden hemen önce izin almışlardı.

Zamanlamaları mükemmeldi. Hıngjoong iç çekerek neden kendisinin de izin almadığına kafa yoruyor ve pişman oluyordu. Herkes gibi Prens San'dan korkmuyordu ama doğrusu prenslerin hiçbirinden hoşlanmazdı Hongjoong. Hatta dünyadaki insanlar arasından meleğe en çok benzeyen Yeosang'tan bile. Bu yüzden Kral'ın olmadığı ve sarayın prenslere kaldığı bu dönemde hizmet etme hevesi kaçmıştı.

Kucağındaki tencere kulesini geniş tezgaha bırakıp koca bir "Oh!" çeken Hongjoong, soluklanmak için kısa bir süreliğine duvara yaslandı. "Bugün yorulmaktan dolayı erkenden uyumam gerekecek. Anlaşıldı..."

"Yine söylenip duruyorsun bakıyorum." İki elinde de tuttuğu temizlik bezleriyle içeri girerken ses bile çıkarmayan ana hizmetli, mutfağın dolaplarına göz gezdirirken Hongjoong'a bakmamıştı bile.

"Seonghwa... Yirmi beşinci temizlik kontrollerini mi yapıyorsun? Sana çoktan söyledim aptal! Burada bir tane bile toz ya da kir yok!"

Seonghwa aşçıyı aldırmayıp etrafa göz gezdirmeye devam etti. Belindeki içi girintili ve ağzı açık çantaya asılı fısfıs her an kullanılmaya hazır bekliyordu. "Tozlar her yerdedir. En olmadık zamanlarda ortaya çıkarlar. Yeni yaptığın yemeklerin içine toz girmesini ve prenslerin toz yutarak ölmelerini istemeyiz, değil mi?"

"Sen cidden delirmişsin. Kafayı temizlikle bozmuşsun yeminle." diye söylendi Hongjoong bandanasını yukarı doğru kıvırırken. "Hiç kimse ufacık bir toz tanesinden ölmez."

Seonghwa temizlik söz konusu olduğunda kimseye laf söyletmezdi. "Eğer o dağınık ve her yeri toz ve kir kaplı odanda uyumaya devam edersen yakında öleceğinin garantisini verebilirim Hongjoong."

"Dağınıklık bir yaşam stilidir ve sen buna karışamazsın. Hmph."

"Karışamaz mıyım? Sarayın ana hizmetlisi olduğumu unutuyorsun sanırım!" Seonghwa kaşlarını çattı. "Bir ara odana zorla girip bütün her şeyi çöpe atacak ve odanı her yere çamaşır suyu kokusu yayılana kadar temizleyeceğim. Görürsün."

"Bunu yaparsan bir hafta boyunca yemek yemeyi unut!" İkisi birbirlerinin en yakın arkadaşı da olsa çoğu konuda anlaşamaz ve tartışırlardı. Tıpkı şimdi de olduğu gibi.

Ama artık sıradan gelmeye başlamıştı bu tartışmalar, kimsenin kalbi kırılmıyordu. Hongjoong dağınık bir köstebek olabilirdi Seonghwa'nın gözünde ama yine de severdi aşçı arkadaşını. Aynı şekilde Hongjoong da Seonghwa'yı severdi temizliğe olan aşırı düşkünlüğüne rağmen.

"Bu arada bu tencereler de neyin nesi? Hepsinde yemek yapmayı düşünmüyorsundur herhalde?" diye sordu Seonghwa. Kule şeklinde duran tencereler onun da dikkatini çekmişti.

Kingdom Diary // WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin