Balo Salonu, Saat 15.00Choi Sarayı'nın en geniş ve görkemli odası, duvarlarındaki işlemelere ve oyulmuş heykellere çarpan güneş ışığının altında altından ve seramikten yapılmış bir havuzu andırıyordu.
Kral uzun bir seyehat için krallığı terk ettiğinden beri kullanılmayan ve Seonghwa'nın eli değmese şimdiye her yeri tozla kaplanacak olan balo salonuna renk gelmişti. Etraf birçok masa ve sandalyeyle donatılmış, yemek ve içecekler için özel standlar oluşturulmuş ve birbirinden renkli çiçekler yalnız gözüken her bir noktaya iliştirilmişti.
Olan bitenin ayrıntısıyla şimdi de olduğu gibi Mingi ilgileniyordu. Elindeki parşömene yazılı yapılması gerekenler listesini belki de bininci kez kontrol ediyordu. "Bu tamam... Şunu da yaptık... Sanırım her şey bitti!"
Ufak kardeşinin doğum günü hazırlığında çiçeklerin dekorasyonu gibi süslemelerle ilgilenmiş olan Yeosang, şöyle bir geriye çekilip baştan düzenledikleri inanılmaz salona göz gezdirdi. Çıkan sonuçtan çok memnundu, en çok da Mingi mutlu olacağı için.
"Balo salonunu uzun zamandır böyle parlak görmemiştim." dedi narin prens duygulanmadan edemeden. "Tıpkı annemizin bizimle burada olduğu günlerdeki gibi ihtişamlı ve sıcak duruyor..."
İki kardeş de küçükken ve anneleri henüz kaçırılmamışken burada düzenledikleri partileri anımsadı. İçlerinden 'O günlere dönmeyi isterdim.' diye geçirmeden edemediler fakat hüzünlenmek için zaman yoktu.
Kendine gelmek için boğazını temizleyen prenslerin en küçüğü, "Abim San nerede? Bir süredir onu etrafta görmedim. Balo salonunun son halini gelip bir de kendisi görsün istiyorum. Meşgul mü?" diye sordu.
"General Jongho'yla dışarı çıktı. Hala yaşadığım zehirlenmenin peşinde olmalılar." Yeosang üzgün bir iç çekti. "Benim için bu kadar endişelenmesi beni mutlu etmek yerine kırıyor aslında. Bir süre arkasına yaslanıp tahtta oturmanın keyfini çıkarmasını çok isterdim."
"En büyüksün diye herkesi koruyup kollaması gereken kişinin sen olduğunu düşünme sevgili abim! Hem bak, yarın doğum günüm ve bütün halk bizi ziyarete gelecek. Şimdilik kötü şeyleri unutalım. Ayrıca seninle tanıştırmak istediğim biri de var. Ah, işte o da geldi." dedi Mingi.
Balo salonunun bahçeye açılan kapısı aralandığında küçük prens oraya doğru koşturdu ve içeri girmeye çekinen kişiyi kolundan çekip salona getirdi. "Utanmana gerek yok Yunho! Abim Yeosang'la tanış. Kendisine senin en harika terzi olduğunu anlattığımda çok heyecanlanmıştı."
Balo salonunun büyüklüğüyle kaybolduğunu hisseden Yunho daha da gerilirken saygıda kusur etmeyip eğildi ve Yeosang'a selam verdi. "Merhaba efendim, sizinle tanışmak büyük bir zevk."
"Karşımda eğilme lütfen!" dedi Yeosang. Hemen Yunho'yu doğrultmuş ve narince gülümsemişti. "Kardeşimin arkadaşı benim de arkadaşımdır. İstersen bana ismimle de seslenebilirsin. Mingi bana senin hakkında çok şey anlattı. En sonunda gerçekte tanışabildiğimiz için çok mutluyum."
"O mutluluk bana ait." dedi Yunho. Her ne kadar Mingi'yle takılmaya alışık olsa da prenslerle bu kadar yakın olmak hala alışamadığı bir şeydi. Sıradan bir terzinin bir prensle arkadaş olması ve üstelik mükemmel bir saraya diğer prenslerle tanıştırılmak için getirilmesi sadece masallarda yaşanan bir şey değil miydi normalde?
Alışması zor da olsa burada olduğu için mutluydu Yunho. Bu yüzden hem Yeosang'dan hissettiği sıcak samimiyetin hem de Mingi'nin yanında bulunmanın verdiği hissiyatla rahat bir nefes aldı.
Kardeşinin çokça değer verdiği biriyle tanışmanın hoşnutluğunu yaşayan Yeosang, o sırada kafasının derinliklerinde unutup gittiğini sandığı bir şeyi fark etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom Diary // WooSan
Fanfiction11. Choi kralının sefere çıkmak üzere ülkesinden ayrılmasının ardından taht, sınırlı bir süreliğine en acımasız prense yani San'a bırakılmıştı. Wooyoung ise ekmeğinin peşinde koşan sıradan bir köylüydü ve kim Kral kim değil, önemsemiyordu. Not : Bu...