Kalk Ceylin... Kalk ve güçlüymüş gibi davranmaya devam et.
Kendimle ettiğim savaşımı dakikalardır sayıkladığım bu kelimelerim ile sona erdirmeye çalıştım. Titreyen ellerimle yanaklarımın ıslaklığını sildim usulca ve oturduğum yerden zar zor kalkarak valizimin yanına adımladım. Başından beri buraya gelmemem gerekiyordu, hatta en başından itibaren Yağız'a yazmamam gerekiyordu. Bu olanlara ben sebep oldum.
Hatta az daha Yaren'in karnındaki bebeğinin babasız kalmasına sebep bile olacaktım... Eğer pişman olmak istemiyorsam bunun olmaması için elimden geleni yapmalıydım.
Henüz odaya yerleşmemiş olmamın verdiği kolaylıkla etraftaki ıvır zıvır eşyalarımı da valizime tıktığım gibi küçük çantamı da omuzuma yükledim ve odanın kapısına ilerlerken duyduğum kapının tıklanması ile öylece kalakaldım.
Yağız gelmişti...
Bu odadan çıkmam için kapıyı açmam gerekiyordu ama o kapıyı bana sorarsanız hiç açmak istemiyordum. Çünkü açarsam her şey daha kötü olacaktı, biliyorum.
"Ceylin, aç kapıyı lütfen."
Tıklanan kapının arkasından gelen ses şaşırtmadı. Gözlerimin bir kez daha dolmasına izin vermemek adıma dişlerimle ısırdığım dudaklarımı kanattım. Anlık gelişen beni bile şaşırtan öfkem ile omuzumdaki çantamı yere bıraktığım gibi kapıyı bir hışımla açtım ve dimdik Yağız'ın karşısında durdum. Gözlerindeki acı ifadeye odaklanmamaya çalışarak bekledim diyeceklerini kapı kulpunu sıkarken.
"Yemin ederim açıklamak istedim ama mutluluğumuzun içine sıçılmasını istemedim."
Açıklamasına başlarken gözlerimi gözlerinden kaçırdım ve dudaklarıma alaycı bir tebessüm yerleştirdim.
"Biliyor musun? Böyle bir gerçeği Eylül'den değil, senden duymak isterdim. Belki o zaman daha az nefret ederdim kendimden?"
"Ceylin..." Titreyen erkeksi sesinin ardından kolumda hissettiğim buz kesmiş elini hissettim.
Toparlanmalı ve aklında kurduğun mantık dolu kelimeleri bir bir sıralamalısın artık Ceylin...
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve gözlerimi açarak gözlerine odaklandım. Çok zor olacaktı ama sebep olduğum her şeyi düzeltmek zorundaydım.
"Yağız..." Sesimin titremesini zaptetmek için dudaklarımı ısırdım ve derin bir nefes alıp devam ettim.
"Babandan daha iyi bir baba olacaksın, söz ver."
"Ne?" Şaşkınlıkla dolan gözlerinden düşen yaşlar süzülüyordu yanaklarına.
Sesim titreye titreye "Söz ver," diyerek dudaklarımı ısırdım kanatırcasına.
"Ceylin, hayır... biliyorsun!" Titreyen sesiyle bağırması içime bir ağırlık yerleştirdi. Gene de içime binen ağırlık, boğazıma oturan düğüme rağmen son kez tekrarladım.
"Söz ver,"
"Tek bir şeye söz verebilirim," duraklayarak yutkundu zar zor. "O da her şeyi düzeltebileceğim."
"Hayır," kafamı iki yana salladım. "Hiçbir şey olmadı ki düzeltesin, Yağız? Tek düzeltebileceğin şey, benden daha değerli ve artık hayatının merkezinde olacaka olan bebeğine babandan daha iyi bir baba olman."
Yağız'ın gözlerinden birer yaş daha süzüldü ve dudaklarını ıslattı. Akan herbir göz yaşı içime akıyor, durmayacak bir fırtınaya sebep oluyordu. Sıkışan göğüs kafesime aldığım nefesi titrekçe özgür kılarken söz vermesini bekledim, ağlamamak için yanak içlerimi ısırarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖYLE BANA | Texting
Teen FictionSelenophile: Söyle bana, Yağız Arkın. Yağızarkn: Neyi? Selenophile: Sevgilin varken nasıl başka kızlarla birlikte olabiliyorsun? GÖRÜLDÜ ...