"Neden buradasın?"
Soruma yanıt vermek yerine iki elini de yaslandığım duvara yaslayarak beni küçücük alanda daha da daraltmıştı. Gözlerimi gözlerinden çekemek için çabalasamda, ela gözlerinin altındaki çekime yine yeniliyordum.
"Sana yüz yüze konuşana kadar peşini bırakmayacağım demiştim,"
"Tamam, konuşalım ama böyle değil. Daralıyorum," avuçlarımı göğsünün üstüne koyarak hafifçe kendimden ittirirken, ellerini duvardan ayırarak iki bileğimi de sardı.
Sağ elimin bulunduğu yerde yatan kalbinin ritminin bu denli kendini belli etmesi affallamama neden oldu. Ortamın darlığından ve havasızlığından olsa gerekti.
"Konuşalım ama böyle. Çünkü yeniden kaçmana izin veremem,"
"Yağız, insanlar yanlış anlayabilir. Uçaktan da kaçacak halim yok," yüzümü gözlerinin açısından yana çevirerek çekerken bileğimi saran bir elini çeneme koydu ve yüzümü yeniden bana çevirdi.
"Uçaktan da, otelden de kaçacak halin yok. Haklısın,"
Bu ne demekti şimdi? İki haftalık tatilimi Yağız'ın olduğu otelde mi geçireceğim demekti?
"Yağız... Neden böyle yapıyorsun, neden?" dedikten sonra çenemi parmaklarından kuratararak, kafamı duvara yaslandım ve yüzümü kaldırarak gözlerimi kapattım.
"Nedenini sana bir hafta boyunca yazarak açıkladım zaten Ceylin. Asıl sen neden böyle yapıyorsun? Geçmişte sende açtığım yaralar mı? Ben o yaraların hepsini göremeden açtım ama şimdi görüyorum. İzin ver de sarayım,"
Gözlerimi araladığımda, bileğimi saran elini yeniden duvara sabitlemiş, halen diğer eliyle göğsünün üzerindeki elimi tutuyordu.
"Sana söyledim ben o dokuzuncu sınıfta ki aptal Cey-"
"Kendini de beni de kandırma Ceylin artık. O gün beni sarhoş olduğun için değil, böyle bir fırsatı bir daha yakalayamayacağını düşündüğün için öptün. Ve hissettim, sanki bir daha öpemeyecekmiş gibi hissederek öptüğünü. Yanılıyor muyum?"
Elaları yeniden beni esiri altına alırken titrek bir nefes çektim ciğerlerime. Haklıydı ve ben halen bunu kendime yediremiyordum. Ne o beni, ne de ben onu hak ediyordum.
"Yanılıyorum değil mi? Ama sana göre. Bana göre yanılmıyorum, Ceylin. Özür dilerim, senden yüz bin kez özür dilerim geçmişte sende bilmeyerek açtığım yaralar için. Beni az buçuk tanıyorsan bilirsin hiçbir kız için böyle uğraşmadığımı. Sana yine söylüyorum sen farklısın,"
Yeniden göğsünün üstündeki elimin altında belirginleşen kalbinin atışı ile gözlerimin dolacağını hissederek alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Yüzüme yaklaşan yüzü ile nefesimin daha çok daraldığını ve hızlandığını o da anlamış, yüzünü yaklaştırmayı dudaklarımızın arasında milim kala dudurmuştu.
"Kendimi sevmem için, senden nefret etmem gerekiyordu."
Gözlerimi ondan ayırarak kapıya diktiğimde yeniden titrek bir nefes çektim ve gözlerimi yumdum. İçinde bulunduğum durumu en iyi Yağız'a özetleyebilecek tek cümle buydu.
"Neden kendinden nefret edesin?" nefesinin yüzüme çarpması ile yutkunurken gözlerimi açarak gözlerine baktım.
"Çünkü sana başından beri yazmamalı ve Yaren ile seni ayırmamalıydım. Kendimden nefret edip seni sevmek yerine, kendimi sevmem için senden nefret etmek zorunda kaldım. Çünkü elbet sende birgün herkes gibi gideceksin ve ben seni sevdiği için kendinden nefret eden biri olarak yaşamak istemiyorum,"
Tek nefeste söylediğim bu cümlelerimin ardından Yağız'ın keskin kaşlarının hüzünle gözlerinin üstüne çöktüğünü ve gözlerindeki o hayal kırıklığını gördüm.
"Seni eskisinden çok sevmekten, geri dönüşü olmayan hatalar yapmaktan ve kendimden nefret etmekten korkuyorum," dediğimde duvardaki elini yavaşça indirip bileğimi saran elini de çekti.
"Özür dilerim..." cümlelerin ağırlığı sesimin bir fısıltı misali dudaklarımdan dökülüp ona ulaşmasını sağlarken titremişti de.
"Özür dileme... Sen haklısın. Pislik bir karaktere sahibim ve seni kırmamdan, pişman etmemden korkuyorsun. Ben ilk defa biri için bu kadar uğraşmayı göze alıyorum çünkü kalbimin ritmi seninleyken nirvanada. Kendimi değiştireceğim, seni buna inandıracağım. İşte o zaman belki bana bir şans verir, o kararsız çelişkilere bir son verirsin."
Birkaç adım gerilerken devam etti.
"Ve ilk başta her ne kadar sana kaba da davransam, sende bana nefretini kusmuş olsan da; iyi ki yazmışsın. Artık kuyruğumu dik tutmak bir işe yaramıyor çünkü bu kuyruk senin peşinden çok sürüklenecek gibi," diyerek kafasını eğdi ve buruk bir gülümsem ile kafasını yeniden kaldırdı bana.
"Yakınlaştığımız gün öyle bir anladım ki, neden foyamı ortaya çıkarttığını. Tükürdüğümü yalayarak sana teşekkür ediyorum, Selenophile."
Gitmek için arkasını dönerek kapının kilidini açtı ve eli kapının kulpunda durakladı.
"Koltukta görüşürüz."
__________________________________________
Yağız'ın sürünme yolculuğu vol1 zşwöxçwçzö
Söyle Bana'nın 30 bölümüne kadar taaa temmuz ayında yazmıştım ve şu an da da artık bölümleri aktif yazmaya başlamalıyım. Bu yüzden bölümler gecikmeli gelebilir, bilginize.
Ayrıca yeni bir kurgu yazıyorum roman şeklinde. Adı İTAATKÂR KUKLA. Desteklerinizi orda da bekliyorum.
Seviliyorsunuz ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖYLE BANA | Texting
Teen FictionSelenophile: Söyle bana, Yağız Arkın. Yağızarkn: Neyi? Selenophile: Sevgilin varken nasıl başka kızlarla birlikte olabiliyorsun? GÖRÜLDÜ ...