Eve geçmiş, basit yemeklerden biri olan soslu köfteli makarnayı hazırlamış ve artık sofraya oturma vaktimiz gelmişti. Hepimiz yerleştiğimizde acıkan Mehir heyecanla çatalını makarnaya doladı. Ben ise onu tedirginlikle izlerken Yağız da en az benim kadar tedirgindi.
İç çektim. Yağız ile göz göze geldiğimizde yeniden kalbimin varlığını hissettiren o gülümsemesine gülümsediğim sırada makarnayı yiyen Mehir'e döndük.
Önce yüzü beğendiğine dair bir mimik taşırken sonlara doğru yüzü buruştu. Kalbim yerinden çıkarcasına korkuyla tekledi. Gözlerim irileşti.
"Olmamış mı?"
Yağız'ın yüzündeki tebessüm git gide genişlerken Mehir de zar zor gülümsedi.
"Şey... Çok güzel ama... Çok tuzlu."
Mehir cümlesini bitirdikten sonra önündeki koca bir bardak suyu dikti kafasına. Ardından Yağız da makarnadan aldığı çatalı çiğneyip yuttuğunda kafasıyla Mehir'i onayladı lakin mimiklerini hiç kıpırdatmadı bile.
Bir hayli bozulan moralimle beraber yüzümün o umutlu ifadesi de bozuldu. İç çekerek bende makarnamdan bir çatal aldım ve genzimi yakan o tuzun varlığı ile öksürerek suyumu diktim.
Biliyordum böyle olacağını...
"Lezzet enfes ama..."
Beni teselli etmeye çalışan Yağız'ın lafını böldüm.
"Mehir'inde dediği gibi çok tuzlu o yüzden pizzalar benden."
Zoraki gülümseyip yerimden kalktım ve tabakları toparlayarak mutfağın yolunu tuttum. Bari bugün o kötü aşçılık damarın tutmasaydı...
Oflayarak tabaklarda ki makarnalar bir poşetin içine döktüğüm sırada arkamda varlığını hissettiğim Yağız'ın yüzünü omuzumun üzerinde görmemle onaylamış oldum.
"Pizzaları söyledim, gelene kadarda Mehir oyun oynamaya çıktı odasına."
Mırıltısı kulaklarımın içinde yankılanırken yumuşak dudakları yanağımı okşadı. Yüzümdeki o bozgunluk ifadesi yerini yıllar öncesinde ona hissettiğim duyguların yeniden kalbimi ele geçirmesi üzerine memnuniyete bıraktı.
Ancak içimdeki o mahcubiyet duygusunu susturamadım. "Özür dilerim, beceriksizliğim yüzünden onca malzeme boşa gitti."
"Dileme," sesi bir annenin ninni söylerken ki tonuyla eş değerdi. "Telafi edecek çok zamanımız var artık."
"Doğru..."
İç çekerken dökülen kelimemin ardından beni kendine doğru nazikçe çevirip tezgaha yasladı. Gözlerinin içindeki hengame de kaybolurken ellerimi omuzlarına yerleştirdim. Böyle bir anı yıllar önce yaşayabileceğimi söyleseler inanmaz, inkar ederdim.
Ama artık o kadar değişmişti ki her şey... ikimizin de hataları, kırgınlıkları ve en önemlisi duyguları bizi bambaşka kişiler yapıp yeni bir yol sunmuştu.
Utançla gülümseyerek izlerken onun yüzünü, başımı dayanamayıp omuzuna koyarak gözlerimi kapattım ve bunun bir rüya olmaması için dua ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖYLE BANA | Texting
Teen FictionSelenophile: Söyle bana, Yağız Arkın. Yağızarkn: Neyi? Selenophile: Sevgilin varken nasıl başka kızlarla birlikte olabiliyorsun? GÖRÜLDÜ ...