Yağız'ı araba sürmeye başlamadan hemen önce son söylediğine karşılık bir daha öyle şeyler söylerse döveceğime dair tehdit ettikten kısa bir süre sonra Lunapark'ın otoparkında durduk. Arabayı durdurur durdurmaz hemen arka koltuğa döndüm. Mehir halen uyuyordu. Onu uyandırmak istemiyordum.
Yağız'a dönerek "Halen uyuyor, eve mi gitsek? Başka zaman geliriz?" diye, fısıldadığımda arka koltuktan bir ses yükseldi.
"Uyumuyoyum! Gözümü dinleydiydim!"
Yağız bana tek kaşını kaldırıp güldüğünde Mehir'e döndüm.
"Seni numaracı seni..."
O gülmeye başladığında bende güldüm.
Gülüşü bile babasıydı.
Yağız ben Mehir'i izlerken kapıyı açıp koltuğundan indi. Ardından dolanarak Mehir'in kapısını açıp onu dışarı indirdikten hemen sonra ben kapımı açmak için elimi uzattığım an Yağız birden kapının önünde belirerek kapıyı açtı.
"Gerek yoktu, teşekkürler."
Tam yerimden inecekken Yağız'ın yanında beliren Mehir, babasına yaslandı.
"Pyensesleyin kapılayını hep babam açay yani sen de pyensessin."
Kaşlarımı çatıp Yağız'a göz ucuyla anlamadığıma dair bakışlar attım. Bu sırada Mehir babasının ceketine asılıyordu.
"Söylesene baba!"
Yağız derin bir nefes alıp Mehir'e baktı ve bana döndü. Onu kaşlarımı kaldırıp merakla beklemeye başladım.
"Ben yalnızca Prenseslere hizmet ederim demiştim. Ondan bahsediyor."
Yağız'ın utançla mırın kırın ede ede ağzından çıkardığı cümleyle Mehir bana döndü ve gülümsedi.
Bense şaşkınlıkla güldüm."Ben de mi prensesim?"
"Külkedisi de pyenses değil mi?"
Mehir aklı karışmış yüz ifadesi ile babasına başını kaldırdı. "Baba, hani külkedisi pyensesti?"
Yağız kızından gözlerini ayırıp bana çevirdi. Ela gözlerinin içindeki ışıltı ile yutkundum. Bana her baktığında gözlerinin ışıldaması kalbimi çarptırıyordu.
"Külkedisi, her zaman prenses."
Kalbim ağzımda atmaya başlamış, soluğum bir kez daha yarıda kesilmişti. Onun gözleri benim gözlerimle eşleşirken aramızdaki sessizliğin yarattığı çekime kapılmış, Mehir'in heyecan dolu seslerini duymazdan gelmiştik.
Ta ki Mehir "Hadi, gidelim artık!" diye bize bağırana kadar.
Aynı anda ikimizde Mehir'e döndük. Yağız Mehir'in elini tutarken bende arabadan inip kapıyı kapattım ve üstümü düzelterek yanlarında yürümeye başladım.
Mehir ortamızda üçümüz yan yana Lunaparkın içine girdiğimizde Mehir babasının elini bırakıp atlı karıncayı göstermeye başladı.
"İlk ona binmek istiyorum!"
Yağız kızına bakarak "Önce bilet almam gerekiyor. Biraz Ceylin ablanla bekle, geliyorum." dedi ve bana baktı.
Kafamla Mehir'e göz kulak olacağıma dair onay verdiğimde göz kırpıp gülümseyerek bilet gişesine yürüdü.
Bismillah... Sanırım, düştüm.
O hareket neydi be...
Silkinip kendime gelmeye çalıştım. Ardından elimi sıkı sıkı tutan ve atlı karıncayı izleyen Mehir'e baktım. Minik, sıcacık eli elimi öyle sıkı sarıyordu ki gülümsemeden edemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖYLE BANA | Texting
Novela JuvenilSelenophile: Söyle bana, Yağız Arkın. Yağızarkn: Neyi? Selenophile: Sevgilin varken nasıl başka kızlarla birlikte olabiliyorsun? GÖRÜLDÜ ...