Arkamı korkudan dönemiyordum. Nefes alışverişimi kontrol edemez hale gelince derin bir nefes çektim içime.
'' Şimdi anlat bakalım Taehyung nerelerdeydin? Kiminleydin? Yalan söyleme daha beter olur.'' dedi. Hala sırtım dönüktü ona belki gözlerine bakmazsam daha kolay anlatırım diye düşünerek dönmedim.
'' Ben bir arkadaşımla gezdim sadece.'' dedim kesik nefeslerimin eşliğinde. Bana yaklaştığını anlatan adım sesleriyle yutkundum.
'' Hangi arkadaş bu?'' dedi elini enseme koyarken.
'' Jimin'' dedim tek nefeste. Onun adını duyar duymaz ensemdeki eli beni sıkmaya başladığını hisettim.
'' O pezevenkle görüşmek yok demedim mi?'' dedi sıktığı dişlerinin arasından.
'' Dedin ama yanımda oturuyor ve bu benim suçum değil.'' dedim acı içinde kıvranırken
'' Ben ilgilendiren bir şey yok bu konuda. İsterse kardeşin olsun görüşme dediğim biri varsa görüşmeyeceksin.'' dedi. Ensemdeki elini çekerken.
'' Nereye gittiniz?'' dedi sakin kalmaya çalışarak.
'' Bara gittik.'' dedim korkarak.
'' Bir de bara mı gittiniz lan? Naptınız he içip de ne yaptınız?''
'' Sadece konuştuk bir şey yapmadık.'' dememle kahkaha atarak elini ensesine götürdü.
'' Taehyung gay bar değildi bu bar değil mi? Yoksa seni öyle bir sikerim ki asla acımam sana.'' demesiyle büyüyen gözlerimle baktım ona.
'' Hayır hayır sakin ol. Normal bir bardı. Bir bira içip geldim.''
Ellerini birleştirerek alkışlamaya başlamasıyla anlam veremediğim hareketini öylece izliyordum.
'' Bir de iyi bir bok yapmışsın gibi sakin olmamı bekliyorsun.'' dedi elini çeneme götürerek çenemi sıktı.
'' Ben sana evden çıkmak yok demedim mi lan? Başıma orospu mu olacaksın?'' dedi elini sertçe çenemden çekerken.
'' Bu iş burada bitmedi ama sana asıl cezanın ne olacağını biliyorum Taehyung '' dedi ve devam etti.
'' Seni kendime muhtaç bırakacağım. Sen benim ayaklarıma kapanana kadar seninle olmayacağım.'' dedi .
Kapıyı açıp çıkmasıyla beraber kendimi banyoya attım ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra kafamı kaldırıp aynaya baktım. Gördüğüm şeyle kafamı anında yere çevirdim.
Morarmış gözler, Dağınık saçlarım.. İçler acısı bir haldeydim. Dikkatimi dağıtan telefon sesiyle içeriye gittim ve aramayı cevapadım.
'' Alo''
'' Annesinin kuzusu nasılsın?'' çok kötüyüm anne. Hayatım bok gibi gidiyor demek istesemde demedim.
'' Çok iyim Annem sen nasılsın?'' dedim.
'' İyim kuzum benim. Sana büyük bir sürprizim var.''
'' Ne sürprizi?''
'' Yanına geliyorum yarın bir haftalığına. Dayanamadım hasretine.'' demesiyle içime dolan huzurla beraber gülümsedim. Deli gibi özlemiştim.
Anneme onu çok sevdiğimi ve dört gözle bekliyorum dedikten sonra telefonu kapatmış ve Jungkook ile ilgili olan her şeyi kaldırmaya başlamıştım.
Kelepçeler, kırbaçlar, kayganlaştırıcılar ve daha bir sürüsünü işim zordu.
Eşyaları topladıktan sonra telefonumu elime alıp Jungkook'a mesaj attım.
Taehyung: Burada bir sürü eşyan var. Kelepçelerin falan bir kutuya koydum gel ve al.'' yazıp cevap vermesini bekledim. Çok geçmeden gelen mesajı açtım.
Jungkook 💘 : Hepsini çöpe at. Onları bir daha kullanmayacağım. Özelliklede senin üstünde.
Okuduğum mesajla anlamıştım ki benden sonsuza kadar vazgeçmişti. Benim buna sevinmem gerekirken içimde bir burukluk vardı.
Aşık olmak berbattı.
------------------------------------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK SWAN ✓
Fanfictionİlk başlarda onun böyle birisi olduğunu anlamamıştım. Benim gibi olan birini bulmak ve böyle mutlu olmak aklımı karıştırmıştı. Kendime kızgın ve kırgın olmanın yanında deli gibi âşıktım. Saplantılı gibiydim adeta. Bana ne kötülük yaparsa yapsın Ju...