Ellerim cebimde evin bulunduğu sokağı üçüncü kez turluyordum. Bir yanım eve girip hasret duyduğum adamı görerek içimde olan fırtınayı dindirmeyi isterken diğer yanım onu asla affedemiyor ve ona biraz da olsa acı çektirmek istiyordu.
Ama şuan evde Jungkook'la olan Jimin bana durmadan gelmem gerektiği ile ilgili mesaj atıp beni sıkıştırıyordu. Tekrar titreyen telefonumla mesaja baktım.
Jimin: Tae, sen bu suratsız adamın neyini sevdin? Madem eve getirdin gel bak.
Jimin: Tae, Hasta olmasa üstüne atlarım ben bunun
Jimin: Başıma bela mısınız? Ben çıkıyorum on dakikaya haberin olsun.
Son mesajı okuyup gözlerimi devirdim ve eve doğru yürümeye başladım. Zile bastığımda kapıyı açan Jimin beni görür görmez sarıldı ve direkt konuşmaya başladı.
'' İyi ki geldin. Seni çok özlemişim ve artık bu huysuz herife dayanamayacaktım.''
'' O kadar da katlanılmaz değildir.''
'' O zaman sana iyi katlanmalar çünkü ben çıkıyorum.'' diyerek yanağımı öpen sarı kafaya gülerek baktım ve evden çıkmasını bekleyip içeriye geçtim.
Gözlerim evin içinde son zamanlarda aşına olduğum bedeni ararken onu göremeyince biraz bozuldum. İçime bir sıkıntı dolarken aniden belime dolanan ellerle hafifçe sıçradım. Sıçrarken dirseğimi Jungkook'a geçirince ağzından kaçırdığı acı inlemesiyle ona döndüm.
'' Ne diye habersiz geliyorsun?'' dedim oldukça kızgın sesimle.
'' Korkacağını hesap edemedim. Bir de özlem duygum ağır bastı. Özür dilerim.'' dedi masum sesiyle.
'' Hiçbir şeyi hesap edemiyorsun zaten. Sonra da durmadan özür diliyorsun.'' dedim.
'' Her şey olup bittikten sonra özür dilemekten başka ne yapabilirim?''
'' Konu da bu zaten. Özür dileyecek raddeye kadar getirme olsun bitsin!''
'' Bundan sonra dikkat ederim ama bundan önce yaptıklarım için böyle bir seçenek yok ki bunu sende biliyorsun.''
'' Bundan önce yaptıklarının hiçbir şekilde affı yok. Sen de bunu biliyorsundur umarım.''
'' Biliyorum.'' dedi yüzünü yere eğerken. Onu böyle görmeye alışkın olmasam da alttan almayacaktım.
Kimsenin gençlik yıllarından almak istediği intikam uğruna benim gençliğimi elimden almaya hakkı yoktu.
'' Şimdi geç içeriyi yat. Yemek almıştım onları ısıtıp geliyorum.'' dedim otoriter sesimle. Hiçbir şey demeden içeriye taşıdığı vücudunu izledim. Daha sonra ise mutfağa geçip yemekleri ısıtıp tabaklara koydum ve yatak odasına geçip sehpanın önüne koyarak tepsiyi de üzerine bıraktım.
'' Hadi sen ye. Ben de bir duş alacağım.'' dedim kapıya doğru yönelirken.
'' Taehyung duşu beraber alsak olmaz mı?''
'' Ne beraber duş alması be?'' dedim çirkef halimle. Pişkin herif beraber duş alma derdindeydi.
'' Sen de hemen yanlış anla. Dikişime su gelmemesi lazım ya yardımcı olursun diye düşündüm.'' demesiyle yanlış anlamış olmamın huzursuzluğuyla ses tonumu yükselttim.
'' Bekle biraz. Yemeğini ye ben işimi halledip seni de yıkarım.'' dedim ve odadan çıktım. Hızlıca banyoya gitti ve kendimi suyun altına attım.
Sıcak suyun altında kaslarım gevşerken saçlarıma şampuan sıkıp güzelce yıkadım ve işimi bitirip kapının arkasındaki bornozu üzerime geçirerek çıktım banyodan. Kıyafet almadığım aklıma gelince kendime küfür edip Jungkook'un kaldığı odaya geçtim. İçeriye girer girmez bakışlarını bana çevirip ıslık çalan adama gözlerimi devirerek karşılık verdim.
'' Hiç adil oynamıyorsun ama.''
'' Jungkook ne oynaması ne adaleti?''
'' Bozuk atıyorsun bana hem de bornozla karşıma çıkıyorsun. Adaletsizlik değil mi?''
'' Ben sana adaletsizlik neymiş göstereceğim merak etme.'' dedim ve dolaptan eşyalarımı alarak salona geçtim. Hızlıca giyinip Jungkook'un yemek artıklarını toplamak için tekrar yatak odasına geçtim. Sehpanın üzerindeki tepsiyi alarak hiç konuşmadan odadan çıktım.
Mutfağa geçip tepsidekileri bulaşık makinesine yerleştiriken duyduğum tıkırtıyla derin bir nefes aldım.
'' Yine ne var jungkook?'' dedim bıkkın sesimle.
'' Taehyung, böyle olmaz. Eğer bu şekilde davranacaksan yani beni görmezden geleceksen ben evime döneceğim.''
'' Peki sana kim bakacak?'' dedim ellerimi belime koyarken.
'' Bir şekilde hallederim. fiziksel acı beni çok zorlamıyor ama sen hareketlerinle beni ruhen yaralıyorsun.''
Ufak bir kahkaha atarak konuşmaya başladım.
'' Sen de beni uzunca bir süre ruhen yaraladın. Dert edeceğini düşünmemiştim ama bunun bir çözümü ver neyse ki senin gibi kuru bir özür dilerim olur biter nasıl fikir?''
'' Madem bana katlanamıyorsun o zaman sana daha fazla acı çektirmek istemem. Bu zamana kadar yük oldum zaten. Hadi iyi günler.'' diyerek arkasını dönen Jungkook'la derin bir nefes aldım.
Tam ona gitme diyecekken bir şey fark ettim. Yine peşinden koşuyordum suçlu olan o olduğu halde. Bu sefer onu kovalayan ben olmayacaktım. Sessizce olduğum yerde bekledim. birkaç dakika sonunda dış kapının kapanma sesiyle mutfaktan çıkıp kendimi koltuğa attım.
Ben onu bir şekilde severdim ama öncelikle iyi biri olduğunu inanmam gerekirdi. Çünkü kendime söz vermiştim. Hayatımda kötü olan hiçbir şey olmayacaktı. Bu Jungkook dahi olsa.
-------------------
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BLACK SWAN ✓
Fanfictionİlk başlarda onun böyle birisi olduğunu anlamamıştım. Benim gibi olan birini bulmak ve böyle mutlu olmak aklımı karıştırmıştı. Kendime kızgın ve kırgın olmanın yanında deli gibi âşıktım. Saplantılı gibiydim adeta. Bana ne kötülük yaparsa yapsın Ju...