{1}

1.4K 46 52
                                        

"Ulaş, gittiler abicim gel."

Kerem'in bana seslenmesiyle elimdeki kaçıncı olduğunu sayamadığım sigarayı henüz bitmemiş olmasına rağmen yanımdaki küllüğe bastırdım.

Oturduğum balkon zemininden kalkarken bir yandan da elimle başıma masaj yapmaya çalışıyordum. Bugün akşama kadar yeterince yorulduğum yetmemiş gibi bir de doğum günü partisi çıkmıştı. Beklediğimden daha kalabalık ve gürültülü ortam ilk bir saatten sonra kendimi Kerem'in odasındaki balkona atmama sebep olmuştu.

Balkondan çıkıp ağır adımlarla salona geldiğimde karşılaştığım manzara hiç de şaşırtıcı değildi. Kalabalıktan geriye sadece bizimkiler kalmıştı. Yorgunlukları yüzlerinden belli olurken partinin değerlendirmesini yapıyorlardı.

"Lale'nin elbisesine kaç puan peki? Ben hayatımda öyle iğrenç bir renk görmedim." Seda her zamanki gibi Lale'ye olan nefretini hiç çekinmeden belli ediyordu.

"Lale'yi geç kızım sen Orkunla Buse'yi gördün mü? Onlar arkadaş kalmaya karar vermemişler miydi? Arkadaşının da kucağına oturmazsın yani." Yüzünden akan yorgunluğa rağmen konu dedikodu olunca hiçbir şeyi umursamayan Bahar anında Seda'ya karşılık vermişti.

"Onu bunu bırakın sıradaki doğum gününü sadece kendi aramızda kutlayacağız. İtiraz istemiyorum abi başlarım partisine ya öldüm yorgunluktan." Her zamanki garipliğiyle koltuk yerine yemek masasına uzanan Fırat ağlamaklı ifadesiyle yakındığında herkes onaylayıcı şekilde mırıldanıyordu.

Kapıya yaslanmış bir şekilde onları izlerken başımın ağrısının kendini tekrar belli etmesiyle Bahar ve Seda'nın yanındaki tekli koltukta oturan Tuğçe'nin yanına gittim. Tam önünde yere oturup başımı dizlerine koyunca anında isteğimi anlayıp başıma masaj yapmaya başladı.

Gözlerimi kapatıp kendimi ortamdan ve konuşmalardan soyutlamaya çalışacakken tanıdık telefon melodisiyle gözlerimi açtım. Acele adımlarla odadan çıkan ve telefonu cevaplandıran Emir'i görmemle bakışlarımı Kerem'e çevirdim. Yaptığım kaş göz işaretini anında anlayıp Emir'in peşinden gitti.

"Çok yorgun görünüyorsun. Kalkalım mı hayatım?" Ellerini çeneme indirip yüzümü okşayan Tuğçe'ye çevirdim bakışlarımı. Üzerime doğru eğildiği için topladığı saçlarından çıkan kıvırcık tutamları uzanıp kulağının arkasına sıkıştırırken sorusuna cevap verdim.

"Kalkarız güzelim ama ben bir Kerem'e bakıp geleyim." Kafasını onaylarcasına sallayıp gülümserken yerimden doğruldum ve odadan çıktım.

"Ne diyor Ayşe sultanım?" Kerem'in mutfaktan gelen sesini duyunca adımlarımı yavaşlatıp sessizce içeri girmeden dinlemeye başladım.

"Abi, babam yine içmiş. Annem eve gelme diyor. Bu gecelik burada kalsam senin için bir sakınca-"

"Saçma saçma konuşma oğlum. Ne sakıncası olacak?" Kerem sesini yükselterek Emir'in sözünü kestiğinde sinirle arkamdaki duvara yaslanıp konuşmalarını dinlemeye devam ettim.

"Ayşe sultan iyi değil mi, bir sorun yok?"

"İyiymiş abi bir sorun yok. Dün olanları biliyorsun, babam hâlâ kızgınmış bana. İçip eve gelmiş yine. Annem de korkuyor, Kerem abinde kal diyor." Gözlerimi kapatıp derin nefesler alırken sakin kalmaya çalışıyordum.

Emir, çok küçük yaşta babasını kaybetmiş. Babası bir polismiş ve çatışma sırasında tam kalbine isabet eden kurşunla olay yerinde yaşamını yitirmiş. O zamanlar Emir çok küçükmüş ve annesi de henüz çok gençmiş. Zamanla aynı iş yerinde çalıştığı arkadaşına gönlünü kaptırıp onunla evlenmiş. Aradan aylar geçmiş ve annesi evlendiği adamı tanıyamaz hale gelmiş. Adam neredeyse her gün eve içip geliyormuş. İçmediği zamanlarda Emir'e ne kadar normal davransa da içtiği günler bütün öfkesini Emir'den çıkarıyormuş. Annesine hiç zarar vermemiş bu zamana kadar ama Emir'e fiziksel ve psikolojik bir sürü şiddette bulunmuş.

LİMERENCE (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin