{11}

439 29 55
                                        

Elimdeki son kahvaltılığı da masaya koyduktan sonra kapının çalmasıyla Kerem'in zamanlamasını içten içe tebrik ederek kapıya gittim.

"Günaydın." Çatık kaşlarıyla uzattığı poşeti elinden alırken göz kırparak hayırdır anlamında kafamı salladım. Tepkisizce yanımdan geçip mutfağa ilerleyen Kerem'in peşinden kapıyı kapatarak ben de yürüdüm.

Mutfaktan direkt balkona geçip sigara yakmıştı. Poşetin içindekileri dolaba koyduktan sonra ben de yanına çıktım. Elimi omzuna sarıp saçının üstünü öperken "Ne bu sinir?" diye sordum.

"Fırat'la geçen bir gece bir insanı ne kadar sinirlendirebilirse o kadar sinirliyim şu an." Kerem'in konuşmasıyla gülerek iyice kendime çektim onu.

"Kıyamam lan sana. Çok mu yordu?" dememle sigarasız elinin tersiyle karnıma vurdu.

"Ulaş sus, yemin ederim yardım çağırmama çok az kaldı zaten." Söyledikleriyle iyice keyiflenerek saçlarını karıştırdım.

"Sen uslu uslu elindekini bitirip masaya geç. Ben Emir'i uyandırayım." Kafa sallamasıyla balkondan çıktım. Emir'in yanına giderken dün geceyi düşünüyordum. Oldukça garipti. Burçin'le tartışmaları her ne sebeptense etkilenmiş gibiydi. Yine de o anlatana kadar konuşmamaya karar vermiştim. Zaten bu gece biraz kafa dağıtacağımız için belki konuşurdu.

Yanına gelince koltuğuna eğilip "Emir uyanık mısın? Çok önemli bir şey konuşmamız lazım." diye fısıldadım. Tepki vermemesiyle olduğum yerde ayaklarımın üzerine çöktüm. Güzel yüzünü izlerken ellerimle saçlarını geri çekip alnını öptüm.

Önemli bir şey söyleyeceğim dememin sebebi uyanık olup olmadığını kontrol etmekti. Genellikle ben işe giderken o da uyanmış olurdu ama bazen uyuduğunu görünce bu taktikle birkaç kere alnını ya da saçlarını öpmüş oluyordum.

Son kez saçlarının arasını da derin bir nefes alarak öptükten sonra aniden günüm iki kat daha güzel olmuştu. Biraz geri kayıp işaret parmağımı Emir'in yüzünde gezdirmeye başladım. "Emir. Uyan hadi." Bu defa normal tonda konuşarak onu uyandırmaya çalıştım.

Dokunduğum yerleri kaşlarını çatarak kaşıdıktan sonra bir anda gözünü açtı. Çatılı kaşları yavaş yavaş düzelirken kısık gözleriyle yüzüme bakmaya başladı. Hâlâ yüzünde olan elimle burnunun ucunu hafifçe tutup bıraktım. "Hadi kalk kahvaltı hazır. Kerem abin de geldi." Kafasını sallarken kendi kendine mırıldanarak onaylayınca yerimden doğruldum ve mutfağa gittim.

Kerem dün bizden sonra Fırat'la neler yaptığını anlatırken ben gülerek onu dinliyordum. Bu sırada içeri giren Emir'le dikkatim ona kaydı. Elini yüzünü yıkamış, üzerini değiştirmişti. Kerem'le selamlaştıktan sonra sağ çaprazıma geçerek Kerem'in de karşısına oturmuş olmuştu.

Emir'in de gelmesiyle çayları doldurup tekrar yerime geçince Kerem'in Fırat hakkında, Emir'in de ders hakkında sızlanmalarını dinleyerek kahvaltımızı yapmıştık. Bu ayın sonunda sınavı olduğu için her zamankinden daha stresliydi. Elimden geldiğince sınavı hakkında iyi şeyler söylesem de sınavı geçene kadar ikna olmayacağa benziyordu.

Kahvaltıdan sonra masayı hep birlikte toplayıp içeri geçmiştik. Emir belli etmemeye çalışsa da keyfi yoktu. Kerem de ben de farkındaydık ama bir şey dememiştik, akşamı bekliyorduk.

"Emir, hadi abim sen biraz dersine geç. Akşam çalışamazsın daha. Şimdi biraz zamanını değerlendir." Kerem kolunun altındaki Emir'e yönelik konuşunca Emir'in yüzünün asıldığını gördüm.

"Tamam." derken offlayarak yerinden kalkıp odama gitti. Ben de Kerem'e göz kırparak ayaklanıp Emir'in peşinden odama girdim ve kapıyı arkamdan kapattım.

LİMERENCE (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin