"Emir! Hadi, seni bekliyorum."
"Geldim ya geldim. Patlama."
Yaklaşık iki hafta geçmişti Emir'le aramızın düzelmesinin üzerinden. O günden beri neredeyse eski halimize dönmüş sayılırdık. Ben işten gelince o da çalışmasını bitiriyordu ve evde sürekli birlikte bir şeyler yapıyorduk. Şimdi ise ev alışverişi yapmak için dışarı çıkacaktık ve yaklaşık bir saattir hazırlanmasını bekliyordum. Haziran ayına girmiştik ve havalar artık sıcaktı. Üzerine bir kot bir tişört giyecekti alt tarafı fakat odama girdiğinden beri en az on kere seslenmeme rağmen çıkamamıştı. Tam içeri girip ne yaptığına bakacaktım ki kapı açıldı.
"Geldim işte. Ne kadar sabırsızsın." O konuşurken ben onu inceliyordum. Bu kadar saat oyalanmasının sebebi saçlarına bakınca anlaşılıyordu. Normalde dalgalı sayılacak saçlarını kıvırcık yapmıştı ve alnına birkaç tutam uzun kıvırcık saçlar düşürmüştü. Kafasına taktığı lacivert bandana, kırmızı kısa kollu geniş tişörtü ve lacivert pantolonuyla o kadar iyi görünüyordu ki bütün kızgınlığım uçmuştu. Zaten en fazla ne kadar kızgın kalabilirdim ki ona.
"Nasıl olmuşum? Yakışmış mı saçlarım?" Hâlâ odamın kapısının önündeydik ve topukları üzerinde kendi etrafında dönerek sormuştu sorusunu.
"Eh işte, idare edersin." Harika görünüyordu. Bir saç değişikliğiyle bile daha ne kadar güzel olabilirse o kadar güzel olmuştu.
"Kıskanıyorsun beni." diyerek yanımdan geçip dış kapıya yöneldi. Arkasından bakarken dudaklarımı yaladım ve kafamı sağa sola sallayıp gülümseyerek peşinden gittim.
"Arabayla gidiyoruz değil mi?"
"Evet." O ayakkabılarını giyerken hâlâ gözlerimi üzerinden çekememiştim.
Sonunda evden ayrılıp arabaya bindik. Ben arabayı çalıştırırken o telefonundan kendini çekiyordu. Bu haline de gülümserken gözlerimi tekrar yola çevirdim. Yarım saat uzaklıkta büyük bir market vardı, gerekli her şeyi orada bulabileceğimizden emindim.
Arabayı marketin önüne park ettikten sonra arabadan indik. Markete girince bir alışveriş arabası aldık ve alışveriş listesine göre gerekenleri arabaya koymaya başladık. Kırtasiye eşyalarının bulunduğu yerden geçerken Emir'in kolunu tuttum.
"Kalem, defter, kitap ihtiyacın falan var mı? Buradan alabiliriz." Çenemle işaret ettiğim yere baktıktan sonra gözlerini tekrar bana çevirdi. O an gözlerinde farklı bir ifade vardı. Birkaç saniye baktıktan sonra "Hayır, yok." dedi ve kafasını önüne eğerek yürümeye devam etti. Yanlış bir şey söyleyip söylemediğimi düşünürken kasaya doğru ilerledik.
"İstediğin başka bir şey var mı?" Yine kafasını hayır anlamında salladıktan sonra kasanın diğer tarafına geçti. Ben aldıklarımızı kasaya koyarken o da kasadan okutulan ürünleri poşetlere koyuyordu.
Markette de işimiz bittikten sonra ellerimizdeki poşetleri bagaja yerleştirip arabaya bindik. Emir'in hâlâ suratı asıktı. Çenesinden tutup kendime çevirdim. "Canını sıkacak bir şey mi yaptım?"
Önce kafasını salladı sağa sola. "Hayır senlik bir durum yok." dedikten sonra tekrar önüne döndü.
"Ama bir şey var yani?"
"Hayır Ulaş. Olmadı bir şey."
Üstüne gidince işlerin daha kötü olacağını bildiğim için bir şey demeden arabayı çalıştırdım.
Yaklaşık on dakika sonra tekrardan durdurdum arabayı. "Bak buraya yeni sezon yazlık kıyafetler gelmiş. İhtiyacın olan bir şey varsa girelim mi?" dedim çenemle onun tarafında kalan mağazayı gösterirken, biraz da keyfini yerine getireceğini düşünerek.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMERENCE (BXB)
Roman pour Adolescents"Ne yaptım ben sana Emir?" "Sen değil Ulaş, ben yaptım. Elimde olmayan sebeplerden dolayı ben getirdim bizi bu hale." 28.09.2021 ~ 19.07.2022