"Baba."
Emir'in dolu gözlerle baktığı toprağa çevirdim bakışlarımı.
"Ben geldim babam."
Mezarın üstündeki toprağı avuçlarının arasına alıp yavaşça bırakırken dolu gözlerinden yavaşça bir damla süzüldü.
Emir'in isteğiyle babasının mezarına gelmiştik ve daha mezara yaklaşır yaklaşmaz gözleri dolmuştu. Babasına olan sevgisi bambaşkaydı, babasından bahsederken bile gözleri parlıyordu. Erken yaşta babasını kaybettiği için onun adına çok üzülüyordum.
"Sen rahat rahat konuş ben birazdan gelirim."
Eğilip saçlarının arasını öptükten sonra arabaya doğru yürüdüm. Arabanın bagajına kalçamı yaslayıp cebimdeki paketten bir sigara çıkardım. Ucunu tutuşturup derin bir nefes alırken gözlerimi Emir'den ayırmıyordum.
Babasına gülerek bir şeyler anlattı. Daha sonra hıçkıra hıçkıra ağladı. Biraz sonra gözyaşlarını silip heyecanla konuşmaya devam etti. Yaklaşık yarım saat geçmişti ve bu yarım saat boyunca yaptığım tek şey sigara içerek Emir'i ve değişen duygu durumlarını izlemekti.
Tek elini bana doğru uzatıp yanına çağırdığında elimdeki yarım sigarayı yerde söndürüp ilerdeki çöp kutusuna fırlattım ve Emir'e doğru yürüdüm.
"Bak baba bahsettiğim çocuk işte. Ben buldum baba. Gerçek aşkı buldum. Beni senden sonra en çok o seviyor. Annemden bile çok."
Söyledikleriyle yutkunmam zorlaşırken yanına oturup kolumu beline sardım.
"Umarım bana kızmıyorsundur baba. Beni izlediğini biliyorum, onu ne kadar sevdiğimi ve beni ne kadar sevdiğini görüyorsan kızmazsın. Kızma baba."
Tek elini beline sarılı elimin üzerine koyarken başını omzuma yasladı.
"Teşekkür ederim benimle geldiğin için."
Kafasını omzumdan kaldırmadan yüzüme bakarak konuşmasıyla eğilip dudaklarımı yanağına bastırdım.
"İyi geldi mi biraz da olsa?"
Kafasını sallayıp gözlerini kapattı.
Bir süre daha pozisyonumuzu bozmadan öylece oturduk. Emir "Hadi gidelim." diyerek başını omzumdan kaldırınca ben de doğrulup ayağa kalktım. Emir'in de elinden tutup kaldırdıktan sonra babasına veda etmesini dinledim.
Babasıyla vedalaştıktan sonra elimi tutup arabaya doğru yürüdü. Arabaya binince oturduğu yerden bana doğru dönüp "Ağladığım belli oluyor mu?" diye sordu.
Gözlerinin içi kızarmış, göz çevresi şişmiş ve minik burnu kıpkırmızı olmuştu. Bir şey demeden ellerimle yüzünü tutup biraz kendime çektim. Ben de üzerine eğilip orta noktada yüzlerimizi buluştururken dudaklarımı kapattığı gözlerine yönelttim.
İki gözüne de tüy kadar hafif bir öpücük kondurduktan sonra aşağı doğru gidip burnunun ucunu da öptüm. Hâlâ yüzünde olan ellerimle kafasını boynuma bastırırken bir elimi yüzünden çekip ensesine sardım.
"İyi ki hayatımdasın Ulaş." Kollarını belime sararken yüzünü biraz daha boynuma bastırdı.
"Ben her zaman senin yanındayım birtanem."
Ellerim sırtında rastgele gezerken saçlarından derin derin nefesler alıyordum.
"Annemle de konuşmak istiyorum."
Söylediği şeyle duraksayıp geri çekildim ve "Eve mi gitmek istiyorsun?" diye sordum.
"O bize gelsin, ben eve gidemem."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMERENCE (BXB)
Teen Fiction"Ne yaptım ben sana Emir?" "Sen değil Ulaş, ben yaptım. Elimde olmayan sebeplerden dolayı ben getirdim bizi bu hale." 28.09.2021 ~ 19.07.2022