Burnumda hissettiğim kaşıntıyla gözlerimi araladım. Sağ avuç içimle burnumu kaşırken karşımda oturmuş gülerek beni izleyen Emir'i görmek, günün benim için aymasına sebep olmuştu.
"Günaydın. Kalk hadi kahvaltı hazırlayalım." Kolumdan tutarak beni sarsıyordu. Ben ise gözümü açar açmaz Emir'i görmenin haklı mutluluğunu yaşıyordum.
"Günaydın da saat kaç? Hava daha aydınlanmamış bile." Odanın camından göründüğü kadarıyla güneş henüz doğmamıştı.
"Erken kalkalım birlikte hazırlayalım istedim. Rahat rahat kahvaltımızı yaparız. Sonra sen işe, ben okuyup büyük adam olmak için ders çalışmaya." Cümlesinin sonuna doğru düşürdüğü omuzlarından tutup kendime çektim onu.
"Ne bu surat asmalar, omuz düşürmeler? Az kaldı sınavına. Her şey çok güzel olacak. Sıkma canını." Başı karnımda, elleri omzuna sardığım kollarımda ve bedeni yatağımda... Her şey rüya gibiydi ama rüya olamayacak kadar güzeldi.
"Konuşmak istemiyorum bu konuyu ya, unutalım gitsin." Elleriyle kollarımı açarken karnımdan kalktı ve tekrar oturma pozisyonuna geçti. "Hadi çok acıktım. Ben yatağımı toplamaya gidiyorum, beş dakika içinde mutfakta ol."
"Emrindeyim paşam." Elimi alnıma koyup yattığım yerde asker selamı verirken Emir gülerek yatağımdan kalktı. O odadan çıkarken ben başımın altındaki yastığı çekip kollarımın arasına aldım. Yastığa sarılırken yüzümü yatağa gömdüm. İstemsizce gülümserken bir gün bu yatakta Emir'le uyumanın, uyanınca odama geldiği için değil de yanımda yattığı için ilk onun yüzünü görmenin nasıl bir his olacağının hayalini kurdum. Hayali bile kalp atışlarımı hızlandırırken fazla oyalanmadan yataktan kalktım.
-----------------------
Emir ve Ulaş eski günlerdeki gibi birlikte kahvaltı hazırlarken Emir'in daveti üzerine Kerem de gelmişti. Üçü birlikte masayı hazırlarken hepsinin aklında aynı şey vardı: bu günleri çok özlemişlerdi.
Kerem'in içi içine sığmıyordu. Hatta neredeyse Ulaş'tan daha çok sevinmişti eskiye dönme kararına. Dün gece kardeşi onu arayıp iki saat boyunca neredeyse sevinçten ağlayarak olanları anlatınca gece boyu gözüne uyku girmemişti. Sonunda istediği oluyordu. Mutluluğu en çok hak eden insan yavaş yavaş eski mutlu günlerine dönüyordu.
Şimdi aynı masada sohbet ederek keyifli bir şekilde kahvaltı yapıyorlardı.
"Sohbetinize doyum olmaz ama ben geç kalacağım." Ulaş, çayından son yudumunu da alıp ayağa kalktı.
Kerem de Ulaş'ın hemen arkasından kalkarak çoktan hazırlanmak için odasına giden Ulaş'a seslendi. "Ben de seninle geliyorum, bekle."
"Hayırdır abi?"
"O civarlarda işim var abisi. Ben de Kerem'le çıkayım, akşama uğramaya çalışırım yine."
"Anladım."
"Sen ne yapıyorsun bugün? Var mı planın?"
"Ders çalışırım. Şimdilik yok bi planım."
Çoktan hazırlanıp mutfağa gelmişti Ulaş. Emir'in bir anda düşen yüzünü fark edip kaş göz hareketleriyle Kerem'e mutfaktan çıkmasını söyledi. Kerem gittikten sonra Emir'in yanına oturup ona döndü.
"Bir sıkıntı mı var?"
"Hayır, o nereden çıktı?"
"Yüzün asılmış."
Emir, dişleri görünecek şekilde gülümseyerek Ulaş'a baktı. Gözleri tamamen yok olmuştu. Tatlı tatlı kafasını sallayarak Ulaş'a bakıyordu.
"Tamam ikna oldum dur artık." Ulaş Emir'in bu haline ne kadar gülse de içinde bir yerlerde ellerini çenesine koymuş, hayranlıkla Emir'i izleyen başka yanı olduğunu biliyordu.
Emir gülmeye devam ederken Ulaş yerinden kalktı ve Emir'in saçlarını karıştırdıktan sonra kapıya doğru ilerledi.
"O zaman biz çıkıyoruz. Akşam görüşürüz."
"Görüşürüz." Emir Ulaş'ın arkasından bakarken yavaş yavaş gülüşü de solmuştu. Birkaç dakika sonra kapanan dış kapının sesini duyunca omuzlarını düşürerek ellerini izlemeye başladı. Tam bu sırada çalan telefonunu masanın üzerinden alarak aramayı cevaplandırdı.
"Efendim anne."
"Kuzum, nasılsın?"
"İyi. Aynı. Sen?"
"İyi ol kuzum, iyi ol."
"Bir şey mi oldu?"
"Seni merak ettim oğlum. Nasıl gidiyor? Rahat mısın Ulaş'ın evinde?"
"Rahatım. Kendi evimden daha rahat. Beni dövmek için zaman kollayan biri yok bu evde. Rahatsız edici bir durum yok. Huzur var. Mutluluk var. Yani o evde olmayan ne varsa burada var."
"Üzme beni kuzum nolur. Konuştuk bunları, tekrar tekrar aynı konuya gelip ikimizi de üzme."
"Kapatıyorum anne ders çalışacağım. Var mı bi diyeceğin?"
"Yok kuzum sen çalış. Dikkat et kendine. Yemene içmen-"
"Hadi görüşürüz." Emir, annesinin isteklerini dinlemeden telefonu yüzüne kapattıktan sonra dizlerini oturduğu sandalyede kendine doğru çekti. Elindeki telefonu tekrar masanın üstüne koyduktan sonra kollarını bacaklarına sardı. Çenesini de dizine yasladıktan sonra dolu gözleriyle masayı izlemeye başladı.
Bu aralar her şey üst üste geliyordu onun için. Ailesi, dersleri, arkadaşları, duygu durumları ve hatta sevgilisi bile. Tek istediği zamanı dondurup bir süre sadece hiçbir şey düşünmeden yaşamaktı.
Hayatında yeterince dert yokmuş gibi bir de Ulaş'la aynı evde yaşıyordu. Aynı evde iki yabancı gibi olmak çok zordu. Aralarının bozulma sebebi kendiyken ve ona muhtaç bir durumda olduğunu düşününce bu olayın daha fazla uzamaması gerektiğine karar vermişti. Pişman değildi tekrar eskiye döndükleri için. Hatta tam tersi çok mutluydu. En azından hayatında iyi giden bir şeyler vardı.
Ulaş ve Kerem'le birlikteyken dertlerini kısa süreli de olsa unutuyordu. Bu yüzden yalnız kalınca üzülüyordu. Konuşacak kimsesi yoktu. Kerem'ler dışında çok fazla arkadaşı yoktu zaten. Olanlar da öylesine arkadaşlarıydı. Sevgilisiyle de bu aralar çok sık kavga ediyordu. Onunla da işlerin iyi gittiği söylenemezdi.
Burçin, çok uçuk hayalleri olan bir kızdı. Emir'in yaşadıklarını bilmeden sürekli onunla ilgili hayaller kurar ve bunları da Emir'le paylaşırdı. Geçen gün Emir'e onunla birlikte şehir dışında bir yeri kazanıp gitmeleri gerektiğini söylemişti. Birlikte ev tutup mutlu bir hayat yaşayacaklarını, okul bitmeden nişanlanıp okul bitince de evlenmeleri gerektiğini söyleyip durmuştu.
Emir Burçin'i seviyordu. Fakat Burçin'in anlattığı hayallerde kendini göremiyordu. O burada kalıp burada okumak istiyordu. Evlilik zaten hiç onun üstlenebileceği bir sorumluluk değildi. En azından şu anlık öyle düşünüyordu.
Burçin'e hayatındaki gerçekleri anlatmamıştı. Burçin bunları bilmediği için rahatça böyle hayaller kuruyordu. Emir her ne kadar onun bir suçu olmadığını bilse de bazen bu anlarda Burçin'e sinirleniyordu.
Düşündükçe geçen tek şeyin zaman olduğunu fark edip ayağa kalktı. Önce mutfağı toplayıp sonra derslerine odaklanması gerekiyordu. Eğer kendi hayallerini yaşamak istiyorsa biraz daha sabretmesi gerekiyordu.
<><><><><><><><><><>
Varsa eleştiri ve önerilerinizi alırım.
Bölümü beğendiyseniz vote (☆) vermeyi unutmayın lütfenn.
DİĞER BÖLÜMLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE HOŞÇAKALIN.
❤❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMERENCE (BXB)
Teen Fiction"Ne yaptım ben sana Emir?" "Sen değil Ulaş, ben yaptım. Elimde olmayan sebeplerden dolayı ben getirdim bizi bu hale." 28.09.2021 ~ 19.07.2022