Yüzümdeki kaşıntıyla yavaşça gözlerimi araladım. Uyanır uyanmaz karşımda gördüğüm Emir, yaşadıklarımızın rüya olmadığını kanıtlıyordu. Çatık kaşlarıyla bana bakarak yüzümü okşuyordu.
"Emir'im, canımın içi neden kaşların çatık? Yine ne oldu?" Bu çocuğun bir öyle bir böyle tavırları artık beni korkutuyordu.
"Neden ben Burçin'den ayrılırken sen de Tuğçe'den ayrılmadın?"
Emir'in sorusuyla sıkıntının bu olduğunu anlayıp rahatladım ve kocaman gülümsedim.
"Benim ayrılacak bir sevgilim olmadığı için kimseden ayrılma ihtiyacı hissetmedim."
Çatık kaşları duyduklarıyla birlikte biraz daha çatılırken belindeki elimi yüzüne çıkarttım. Yanağını okşarken iki kaşının ortasını derin bir nefes alarak öptüm.
"Tuğçe benim sevgilim değildi. Ona seni anlatırken Bahar duyup ortalığı karıştırınca bahsettiğim kişinin sen olduğunu söylemek yerine Tuğçe'yle sevgili olduğumu söylemek daha mantıklı geldi o an."
Emir gözlerini kocaman açmış bir şekilde bakarken "Tuğçe biliyor mu?" diye sordu.
"Neyi?" derken gülüyordum.
"Beni."
Biraz daha uğraşmak istediğim için "Ne demek seni biliyor mu?" diye sordum.
"Ya Ulaş! Anladın işte." Parmaklarıyla tişörtümün yakasını tutup oynarken gözlerini kaçırıp ellerine dikti.
Daha fazla bu tatlılığına dayanamayıp onu belinden tutup kendime çekerken "Sana köpek gibi aşık olduğumu bilip bilmediğini soruyorsan, biliyor." dedim. Ben saçlarını öperken o da kafasını göğsüme yasladı.
"Tepki vermedi mi?" Parmaklarıyla karnıma bastırırken gülerek ellerini tutup öptüm.
"Olumsuz bir tepki vermedi."
Kafasını sallayıp biraz daha bana sokulunca mutluluktan delireceğimi hissettim. Bu anın hayalini kaç kere kurduğumu sayamazdım.
"Çok garip hissediyorum kendimi." Emir'in söyledikleriyle gerildim. Herhangi bir pişmanlık duymasından korkuyordum.
"Neden?"
"Bilmiyorum. Seninle böyle olmak... Hayal edemeyeceğim kadar güzel ama bir o kadar da garip bir his."
Ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldım.
Saniyeler sonra kafasını kaldırıp elini yüzüme koydu. "Yanlış anlama sakın. Şu an dünyanın en mutlu insanıyım. Sadece, garip işte."
"Anlıyorum." derken alnına bir öpücük kondurdum.
Tekrar eski pozisyonuna geçip bir elini göğsüme koyarken diğerini belime sardı. Aramızda mesafe olmamasına rağmen biraz daha kendime çektim onu.
Kimseye haber vermemiştik dün olanlardan sonra. Kerem'in meraktan deliye döndüğünü tahmin edebiliyordum. Telefona da bakmamıştım. Çok kızacaktı ama durumu anlatırsam anlayış göstereceğini tahmin ediyordum.
Dış kapının adeta yumruklanarak çalınmasıyla sıçrayan Emir, yüzünü göğsüme saklayıp belimdeki kolunu sıkılaştırdı.
"Korkma, Kerem abin gelmiştir. Sen bekle, ben bakarım." Kafasını tedirgin bir şekilde sallamasıyla istemeyerek yataktan kalktım. Sırtüstü yatakta dönerek bana bakıyordu. Tam odadan çıkmak için kapıya doğru gidiyordum ki dayanamayıp geri döndüm ve yanağını sesli bir şekilde öptüm.
"Ohh, dünya varmış." dedikten sonra kırılacak gibi çalınan kapıyı açmak için hızlı adımlarla odadan çıktım. Arkamdan gülen Emir'le keyfim daha da yerine gelmişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/266285600-288-k493461.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMERENCE (BXB)
Novela Juvenil"Ne yaptım ben sana Emir?" "Sen değil Ulaş, ben yaptım. Elimde olmayan sebeplerden dolayı ben getirdim bizi bu hale." 28.09.2021 ~ 19.07.2022