{10}

471 31 59
                                        

Sol elim pantolonumun arka cebindeyken sırtımı duvara yaslamış kapının açılmasını bekliyordum. Yine yorucu geçen bir iş gününden sonra Kerem'in evinde toplanıyorduk.

Bu aralar hayatımda her şey garip bir şekilde yolundaydı. Tek sıkıntım iş sonrası yorgunluktu. Baş ağrılarım şiddetlenmişti, kendimi sürekli yorgun hissediyordum, Emir'le biraz daha vakit geçirebilmek için uykusuz kalıyordum. Bu yüzden yakın zamanda kafeden ayrılmayı düşünüyordum. En azından beni daha az yoracak ve bütün günümü almayacak bir işte çalışırsam her açıdan daha rahat olurdum.

Kerem gülerek kapıyı açtığında ayakkabılarımı topuklarıma basarak çıkartıp içeri geçtim. "Hoş geldin." derken kollarını belime sarmıştı. Ben de arkamdan kapıyı kapattım ve bir elimle omzuna sarılıp diğer elimle ensesindeki saçlarını okşarken açılan ensesini öptüm. "Hoş bulduk kardeşim."

Ayrılıp içeri doğru geçerken yanımıza gelen Tuğçe ile kollarımı ona açtım. O gelip gülerek kollarımın arasına girince ben de kapıdan içeridekilere baktım. Tuğçe'nin de saçlarının arasına bir öpücük kondurup onu kolumun altına alarak bir koltuğa oturdum.

Seda hariç herkes buradaydı. Hepsiyle hoş geldin faslını yaptıktan sonra ağrıyan başımı koltuğun arkasına yaslayıp dönen muhabbeti dinlemeye başladım.

"Hoş geldin Ulaş." Seda'nın sesini duyunca onun da yeni geldiğini anlayıp gülümsedim ve "Hoş bulduk canım. Sen de hoş geldin." dedim. Gülerek Bahar'ın yanına oturdu ve muhabbet kaldığı yerden devam etti.

Fırat ve Kerem siyasi konularla ilgili hararetli bir tartışma içindeyken Emir anlamayan gözlerle onları izliyordu. Bahar ve Burçin sessizce bir şeyler konuşurken Seda'nın da gelmesiyle hep beraber konuşmaya başladılar. Burçin'in yüzü asık duruyordu. Emir'in yanında oturmaması dikkatimi çekse de tepki vermedim. Tuğçe ise kolumun altında kendine çektiği dizlerinin arasında Eda'yla mesajlaşıyordu gülerek. Onun da bu haline gülümsedikten sonra mutfağa gitmek için ayağa kalktım.

Ayağa kalkmamla Emir'in bakışları bana döndü. Dudağımın kenarıyla gülümserken göz kırptım. O da gülümseyince mutfağa doğru gittim.

Kerem'in ilaçlarının olduğu dolabı açıp bir ağrı kesici aldım. Tam bardağa su dolduracakken Emir elinde yarısı su dolu olan bardakla mutfağa geldi. Bardağını tezgaha bıraktıktan sonra bana döndü. "Ne yapıyorsun?" diye sorarken kalçasını tezgaha yasladı. Sorusuna cevap vermeden önce elimdeki boş bardağı tezgaha bırakıp onun biraz önce bıraktığı bardağı elime alıp "Senin mi bu?" diye sordum. O onaylarken elimdeki ağrı kesiciyi ağzıma alıp bardaktaki suyun hepsini kafaya diktim.

O bana garip bir ifadeyle bakarken arkamdaki mutfak masasının sandalyesine oturup işaret ve baş parmağımla alnımı tutmaya başladım. Hemen çaprazımdaki sandalyeyi çekip otururken "Başın mı ağrıyor?" diye sordu. Onaylayıcı mırıltılar çıkartırken onun da yerinden kalkıp arkama geçtiğini gördüm.

Ne yaptığını soramadan başımdaki elimi çekip kendi ellerini yerleştirdi ve parmaklarıyla alnıma bastırarak masaj yapmaya başladı. Burnumdan alnıma çıkıp oradan kulaklarımın arkasına kadar indiriyordu parmaklarını. O kadar rahatlamıştım ki kafamı arkaya yaslama ihtiyacı hissettim. Kafam Emir'in yumuşak karnına değince kendimi geri çekecektim ki Emir elleriyle baskı uygulayarak başımı karnına koymamı sağladı. Muhtemelen ellerin sahibinin Emir olmasından dolayı şu an rahatlamış hissediyordum.

Gözlerimi açıp Emir'i izlemeye başladım. Sanki çok ince bir iş yapıyormuş gibi kaşlarını çatıp dikkatle masaj yapmaya devam ediyordu. Onu izlediğimi fark edip bakışlarını alnımdan çekip gözlerime sabitledi. Sanki zaman durmuştu ve sadece ikimiz vardık şu an. Garip bir büyünün içindeymişiz gibi hissederken kapıdan gelen sesle ikimiz de irkildik. Ben başımı kaldırıp kapıya bakarken Emir ellerini çekip birkaç adım geri çıkmıştı.

LİMERENCE (BXB)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin