—
"Kitabın kapağındaki görsel bana ait değildir."
"Bu hikayeyi yazarın ağzından şeklinde yazacağım.Umarım hoşunuza gider."
—
Clarke,sabahın erken saatlerinde yatağından kalktı.Dün gece seviştiği ama aynı zamanda da hiçbir zevk almadığı adama baktı.Bunu yapmasının sebebini kendisi bile bilmezken yere dökülen kıyafetlerini toplayıp üzerine geçirdi.İçindeki bıkmışlık hissini bir türlü atamıyordu.Adını hatırlamadığı adam yatakta doğruldu.
"Gidiyor musun ?"dedi kalın bir ses tonuyla.
Clarke ise"Üstümü giyindiğime göre."dedi bir an önce oradan ayrılmak istercesine.Zaten istiyordu da.
"Bir kez daha ?"dedi çapkınca gülümsediğini sanan adam.Clarke ise kaşlarını çatmış bir şekilde ona baktı.İnceledi.Onun tipi olacak bir adam değildi.O an anladı ki fazla içmemeliydi.Çünkü içtiği zaman,saçma adamlarla beraber oluyordu.
"Kendi kendine otuz bir çekebilirsin.Ben gidiyorum."
Dediğinde adamın suratı asıldı ve yatağına geri yattı.
Clarke ise bunu yapmanın,başkasının evinde uyanmanın artık bir hata olduğuna karar vermişti.Hızlandırdığı adımlarıyla oradan çıktı.
Sabah saat beşti.Hava ise tam olarak aydınlanmamıştı.Yürümeye başlamıştı.
Bir zaman sonra çalıştığı pastaneye yaklaştığında,minibüs tarzı bir arabanın hızlıca geldiğini duydu.Sabahın köründe bu hızla bir minibüsün burada ne işi vardı diye düşündü.Aldırmadan yürümeye devam etmişti fakat camları siyah filmle kaplı minibüs yanında durdu.Korkmaya başladığı bu her halinden belliydi.Adımlarını hızlandırdı fakat bu ne işe yarardı ki ? Koskoca bir minibüsü adımlarıyla mı atlatacaktı ?
Ayağının tam kenarına ateş edildiğini duyduğunda durdu.Ne yapacağını bilemez haldeydi.Eli ayağı titremişti resmen.Hayatında ilk kez silah sesi duyuyordu.Yavaşça arkasını döndü.
Karşısında simsiyah giyinmiş bir kadın vardı.Ona doğru yaklaştığında,daha da titredi Clarke.Yeşilin daha önce görmediği bir tonu olan gözleriyle bir kadın ona bakıyordu.
Silahı tam kafasına doğrultmuştu.Birkaç adım atıp Clarke'a daha da yaklaştı.Clarke ise öleceğini düşünüyordu.Hayatının buraya kadar olacağına kendini inandırmaya başlıyordu ama yine de şansını denemek için,
"Lütfen bırak beni."dedi çaresizce ama bu söylediği şey karşısındaki kadın için hiçbir şey ifade etmemişti.Elini tetiğin üzerine koydu.Tam basacakken,arabanın sürücü koltuğundan kaslı sayılabilecek bir adam indi.
"Lexa yeter.Kaç kişi daha öldüreceksin ?"dedi sitem edercesine.Clarke ise geriye bir adım attı.Kendine bir kaçış yolu arıyor gibiydi.
"Bizim yerimizi söyleyecek."Dedi sert gözleriyle adama bakarak.
"Az önce öldürdüklerimiz polisti bu ise sivil.
Onu yanımıza alalım.Daha fazla bunu yapmana izin veremem."dedi Clarke'a bakarak."Bellamy..Kötülüğümü düşünmediğini biliyorum ama hiçbir şeyi atlayamayız biliyorsun."
"En azından öldüreceksen bile burada yapma.İz bırakırız.Şimdilik yanımıza alalım."dedi.Clarke ikisinin konuşmasından yararlanmak istedi ve hızlıca koşmaya başladı.Bu yaptığının saçmalık olduğunu koşmaya başladıktan sonra fark etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoner
RomanceLexa onun üzerine çıktı ve kollarını sıkıca tuttu.Clarke ise onun bu kadar güçlü olacağını düşünmemişti.Kolları acımaya başlamıştı fakat karşısındaki kadının umrunda bile değildi. "Ölmek istemiyorsan,bizimle geleceksin.Artık bizim için bir tutsaksın...