—
—
Lexa bunu soğukkanlılıkla söylemişti.Açıkçası bunu yapanın o olduğunu bir ara düşünmüştü.Indra şaşkınca gözlerini açtı.
"Ne yapacaksın ?"
"Hiçbir şey."Yalan.
"Nasıl yani ? Clarke'a saldırdı biliyorsun değil mi ?"
"Biliyorum ama o benim patronum."Kimseye güvenemezdi.O yüzden bunu kendisi halledecek ve onu öldürecekti.Belki bu ona başta doğru bir fikir gibi gelmese de Titus'un asla durmayacağını biliyordu.Bugün ona bir şey yapmasa yarın Clarke'a yine saldırırdı.Aslında kendi yapmıştı hatayı bunun için daha da aceleciydi.Her zaman şöyle düşünür ve söylerdi."Sevdiğin ve değer verdiğin kişiler hayatın boyunca sana engel olur.Bu yüzden sen sürekli yalnız kalmalısın Lexa."
"Lexa çok sakinsin bu hoşuma gitmiyor."dedi Indra.
"Sakın bunu Clarke'a söyleme.Kimse bilmeyecek.Eğer bir kişiden daha duyarsam kötü olur."
"Tamam."
Clarke hızlıca gelip,aynı zamanda da yarasına dikkat ederek Lexa'ya sarıldığında Lexa şaşırdı ama o da kollarını ona sardı.
"Ne oldu ?"dedi Lexa.Clarke derin bir nefes alıp ona sarılmayı bıraktı.
"İçerideki adam.."
"Ne yaptı ?"
"Durmayacağını söyledi."Lexa sinirlenmeye başlamıştı fakat elini yüzüne götürerek Clarke'ın alnına dudaklarını bastırdı.
"Korkma.Senin yanında ben varken kimse sana zarar veremez."Clarke Lexanın elini tutup kendine çekti ve öptü.
"Bırak o adamı.Gidelim buradan.Yalnız kalalım."
"Ama o sana-"
"Ne derse desin.Seninle olmak istiyorum."
"Peki tamam.Gidelim."dedi ve ardından da ekledi.
"Indra burası sende."Indra olumlu anlamda başını salladığında ikisi de oradan uzaklaşıp arabaya bindiler.
— —
"Lexa b-burası cennet gibi."dedi terastan manzaraya bakarak.Lexa onu tüm şehri gören tepede bir eve getirmişti.Burayı kendi birikimiyle almıştı.Yunanistan'a gelip buradan manzarayı izlemeyi seviyordu.Bir de sahilde evi vardı ki zaten orası Clarke ile kaldığı evdi.
İki elini birden Clarke'ın demirin üzerinde olan ellerinin üzerine koydu ve Clarke'ın boynunu koklayarak öptü.
Parmağını boynunda gezdirerek"Benim için cennet burası."Clarke kıkırdamıştı.Yavaşça arkasını döndüğünde Lexa onu sıkıştırdı.
"Sizin gibi birinden böyle laflar duymayı beklemiyordum açıkçası."
"Ne bekliyorsunuz benden Bayan Griffin ?"
"Tek tek anlatmamı ister misiniz ?"
"Tabi buyurun."
"Önce beni sertçe öpmeni.Daha sonra yavaşça kucağına alıp yukarı çıkartmanı ve üzerimdeki şu kıyafetlerden kurtulup ardından yatağa-"Lafını tamamlamasına izin vermeden Lexa onu çoktan öpmeye başlamıştı.Kendini daha da ona bastırdığında Clarke gülümsedi ve Lexa'yı yavaşça kucağına aldı.İkisi beraber yukarı çıkmaya başladılar.Clarke Lexa'nın odası olabileceği yeri tahmin edip Kapıyı açtı ve onu yatağın önünde yere bıraktı.
(Bundan sonrası +18'dir.)
Lexa Clarke'ın kıyafetlerinden bir çırpıda kurtulduğunda Clarke gülümsedi ve o da Lexa'nınkileri çıkarıp onun belini kavrayarak yatağa yatırdı.Kendini sertçe ona bastırıp sütyeninden hafifçe taşmış olan göğsüne Dudaklarını bastırdı.Aynı zamanda da o sütyenden kurtuldu ve parmaklarını Lexa'nın vücudunda gezdirmeye başladı.
"Clarke !"demek zorunda kalmıştı Lexa.Clarke hafifçe gülümseyerek Dudaklarını öptü ve devam etti.
"Senden beklediğim tam da buydu."Dediğinde Lexa da onu altına aldı.Clarke şaşırsa da Hoşuna gitti.
Parmağını karnında gezdirdi ve kulağına yaklaştı"Peki benim senden beklediğim ne biliyor musun ?"
"N-ne ?"dedi Clarke'ın sesi titremişti.
"İşte bu."dedi ve ellerini aşağı doğru devam etti.
"L-Lexa !"demişti sesli bir şekilde.
"Adımı bu şekilde söylemen hoşuma gidiyor."dedi ve boynuna dudaklarını bastırdı.
"Lexa.."diyerek iki elini birden onun yüzüne götürdü ve dudaklarını öptü.
— —
Clarke başını Lexa'nın göğsüne yaslamış kolunda parmaklarını gezdiriyordu ve onsuz bir hayatın mümkün olmadığını fark etti.Şu an nefes alma sebebi oydu.Resmen yaşama sebebiydi.Hayata tutunması Lexa sayesindeydi.
"Tüm hayatımı seninle geçirmek istiyorum."dedi.
—
—
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Prisoner
RomanceLexa onun üzerine çıktı ve kollarını sıkıca tuttu.Clarke ise onun bu kadar güçlü olacağını düşünmemişti.Kolları acımaya başlamıştı fakat karşısındaki kadının umrunda bile değildi. "Ölmek istemiyorsan,bizimle geleceksin.Artık bizim için bir tutsaksın...