24.Bölüm

1.5K 75 2
                                    

mediadaki-Berna

BÖLÜM ŞARKIMIZ SILA- ZOR SEVDİĞİMDEN :d

AYAZ

Bazen, bir yere gidip gizlenmek istiyordum. Orada uzun bir hayat yaşayıp sessizce ölmek ne güzel olurdu. Güzel bir hayattı işte. Sorunsuz, tasasız, tehlikesiz, aşksız bir hayat...

Ama maalesef elimde olan acıydı, tehlikeydi, içimi yakıp kavuran bir aşktı. Ve bunla yaşamak zorundaydım. Umursamazca davranma aşamasını çoktan geçmiştim çünkü. Artık öyle bir şansım yoktu. Bunca düşünce içinde koridordaki koltuğa çökmüş Gece'den bir haber bekliyordum. Sonra ne yapacaksın derseniz inanın bilmiyorum. Artık planlı, programlı yaşamak yerine anı yaşıyordum.  Ama yalnızdım işte. Anı yaşasam da koca bir yalnızlık çukuruna atılmıştım. Artık güneş eskisi gibi yüzüme vurup içimi ısıtmıyordu. Tutmak istediğim bir elde yoktu. Artık bitmiş bir hayatı, kırık ve onarılması imkânsız kalple yalnız yaşayacaktım. Çünkü artık biliyordum ki nereye saklansam bu derin yalnızlık gelip beni bulup kendine hapis edecekti. Başımı duvara yasladığımda gözlerimi tavana diktim. Omzumun acısı hiçte umurumda değildi. Zaten zorla pansuman yapmışlardı. Ölsem ne fark ederdi ki? Zaten ruhum çoktan ölmemiş miydi?  Gözlerini açsa da onunla şimdi hesaplaşabilir miydim?  Bahar'a niye kıydın diyebilir miydim? Diyemezdim ki. Bu kadar kötü zaman geçirdikten sonra bir anda daha beterini çeksin isteyemezdim ki. Ben aptal bir âşıktım çünkü. Doktor çıktığında Ozan'lar da yanıma gelmişti. Endişe ile doktorun bir şey demesini bekledim.

''Ah... Hanım efendi bazı hırpalanmalar yüzünden bir kanama geçirdi. Yeniden dikiş atıp kanamayı durdurduk. Yalnız bir süredir bir şok yaşıyor. Hep aynı sözleri tekrarlayıp duruyor.'' dediğinde merakla ''Yanına girebilir miyim?'' dedim. Doktor onaylayınca kimseyi takmadan soluğumu odada almıştım. Güzel gözleri kapalıydı. Elinde serum takılıydı. Yanına yaklaşıp sandalyeye oturdum. Sayıkladığı sözler benim merakımı daha da arttırmıştı.

''Özür dilerim... Anne... Baba... ıhh... ıhhh... Bırakmayın... Bırakmayın beni... abiii...'' sözleri kalbime otururken meraklı gözlerim dikkatle yüzüne bakıyordu. Bir şeyden dolayı acı çekiyordu. Bu süre zarfında aklıma bin tane olay doluştu. Acaba dayak mı yedi. Ona kötü mü davranıldı? Ya da tacize falan mı uğradı? Kahretsin hiçbir şey bilmiyorum! Aklımda ki bu sorularla bir hışım da sandalyeden kalkıp abisini bulmak için yukarı çıktım. Tam adım atmamla abisi ve kızlar, Ozan ve Çağrı'ya ajan olduklarını Gece'nin de kardeşleri olduğunu söylediler. Kardeşi anlamıştık ta ajan işi baya bozmuştu. Duvara sırtımı dayayıp bu üçlüden şüphelenmeye başladım. Üsttün bizi öldürmek için gönderdiği ajan bunlar mıydı?

EGEMEN

Ah Allah'ım ilk kurala uyamamış, kimliğimizi açıklamıştık. Bu yüzden çok başımız yanacaktı.  Ozan'ı Edward'ın üzerinden çekip yanına oturtan Çağrıydı. Ben hala ciddiyetimi korumaktaydım. Bu durum fazlası ile canımı sıkıyordu. Artık sadece biz tehlikede olmayacaktı. Tüm sevdiklerimiz tehlikenin içindeydi. Ve ben Edward'ın üzerinden bir saniye olsun gözümü ayırmamak zorundaydım. General'in bizi kontrol için gönderdiği adam olabileceğini düşünmeye başladım. Edward'da takılı kalan sert gözlerim Selin'in sinirli sesine odaklanıp sevimli kardeşime döndü.

''Ya yapışma Edward. Sevgilim burada öldürür seni bak.''deyinde Edward şok geçirmiş bir halde Ozan'a döndü.

''Ellisi 'mi benden çalan haydut sen misin?'' deyince yine Ozan saldırıya geçmişti.

''Yok, abi bırakın beni gömüm şu iti yere. Elin yavuruna bak gelmiş aşkıma benim diyor lan. Selinçekil aradan. Ya abi bırakın bir bırakın. Çağrı! Bıraksana oğlum!'' derken öfke ile gözlerimi tavana dönüp sıkıntılı nefes verdim. İçeri Ayaz gelince gözlerim ona döndü. Bana sert bir ifade ile bakıp ''Konuşmamız lazım.'' dedi. Herkes kavgayı bırakıp bize odaklanmıştı. Ayağa kalkıp onunla beraber bahçeye çıktım. Benim dinlenme kulübeme beraber girip koltuklara çöktük.

GECE'NİN HÜZNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin