5. bölüm

2.4K 114 5
                                    

mediada'ki  Sertaç :D

GECE'DEN

Kalp atışlarım ağzımdaydı sanki. Mavi gözleri benim gece gözlerimdeydi. Sanki kimse yoktu yanımızda. Ona beni çeken bir şey vardı. Kalbim bir uçurtma gibi onun gökyüzü gözlerinde uçuyordu. Gerçekten neydi bu? Ondan hem kaçan hem ona gitmek isteyen tarafım, sanki bana bir şeyler anlatmak istiyordu. Yine hocanın ''Araca binin artık!'' diye kulağımı tırmalayan sesi ile içine girdiğim hayalden uyandım. Birbirimize yutkunarak bakarken araca bindik.  Ben hemen camdan tarafa oturunca yanıma Taner oturdu. Tam ona dönüp gülümserken hoca'nın bizi kızdıran sesi yankılandı.

''Siz demin kavga eden grup beraber oturacaksınız''

''Ha?'' dediğimde hoca bana dönüp ''Her iki gruptan birer kişi beraber oturacak. Bu da kaynaşmanızı sağlayacak. Gezimde en ufak aksilikleri kaldıramam ben. Hadi şimdi yer değişin!''sesi ile Taner öfke ile yanımdan kalkıp o gruptan birinin yanına oturdu. Benim yanıma da oflayarak mavi gözlü oturdu. Hepimiz yerleşince yolculuk başlamıştı. Bu arada biz nereye gidiyorduk ya? Yuh Gece nereye gittiğini bilmiyorsun. Yanımda ki mavi gözlüye kaçamak bakış attığımda koltuğa yayılmış başını arkaya yaslamıştı. Mavi gözleri kapalıydı. Çantamdan kulaklığımla telefonum çıkardım. Beyonce – hello yu açıp camdan tarafa döndüm. Şehir o kadar güzeldi ki. Yolculukta müzik dinlemek içimi rahatlatıyordu. Dağlık yerlerden, uçurum kenarlarından ilerliyorduk. Nereye gittiğimizi bilmemem daha çok heyecan veriyordu. Ama burası neresi ise bir an önce öğrenmeliydim. Çünkü kafamı dinlemek için bazen buraya kaçardım. Telefonuma mesaj gelince açıp baktım. Yardımcım Ahmet 'tendi

''Dün mezarı yakanlar kayıp. Neredeler bilmiyoruz. Hiçbir iz bulamadık.'' Bu cümleler sinirimi zıplatırken telefonu elimde sıkmıştım. O adam her kimse bulup öldürmek istiyorum. Sevdiğim adamın mezarını yakmak ne demek ödetmek istiyorum. Canım yanıyordu. Sertaç'ı çok özlüyordum. Tıpkı o gün kaybettiğim gibi dün onu yeniden kaybetmişim gibi hissediyordum. Gözlerimden birkaç damlanın süzülmesine izin verdim. Şarkının nakaratı daha da ağlamamı sağlıyordu. İçime işliyordu sanki.

Telefonumdan Kerem cem'in uçurtma şarkısı çalınca gözlerim daha da doldu. En sevdiğim şarkıydı bu. Bazen kendimi uçurtma olup gökyüzünde süzülmeyi hayal etme nedenimdi belki de.  Aklıma demin mavi gözle gözlerimden konuşmamız geldi. Cidden o neydi öyle? Ciddi ciddi onu duydum sanki. Aklımı oynatıyorum galiba. Yolculuk boyunca tek kelime etmeyen mavi göze döndüğümde beni izliyordu. Şaşkınca gözlerine odaklandım. Benden bakışlarını hiç çekmedi. Bir şey vardı sanki. Ve yine gözlerimiz konuşuyordu.

''Neyin var?''

''Canım acıyor.''

''Benimde acıyor.''

''Senin neden acıyor''

''Boş ver. Uzun hikâye. Acım hiç geçmeyecek çünkü. Senin ki neden''

''Benimkini de boş ver. Benimde geçmeyecek çünkü.''

''Benden nefret mi ediyorsun?'' dediğimde sırıttı. Şaşkınca baktım. Cidden birbirimizi anlıyorduk.

''Sana karşı ne hissettiğimi bilmiyorum. Nefret mi yoksa başka bir şey mi? Cidden bilmiyorum. Ve bu bilinmezlik beni delirtiyor.'' Dedi gözlerinden. Çok garip değil mi? Biz hiç konuşmasak ta anlaşıyoruz. Bu çok güzel. Hoca'nın tiz sesi yine yankılandı.

''Hadi çocuklar geldik.'' Etrafa baktığımda karanlıktı. Cidden biz kaç saattir gözlerimizden konuşuyoruz? Şaka gibi!  Araçtan indiğimizde etrafta kulübe evler vardı. Hepsi birbirinden biraz uzaktı ama gerçekten çok güzellerdi. Ben gözlerim büyümüş bakarken gıcık hoca yine konuştu.

''Şimdi arkadaşlar her evde on kişi kalacaksınız.''demesi ile birbirimize baktık.

''Ve ben seçtim bile kim kimle kalacak sayıyorum.'' Herkesi söylerken ''üçüncü grupta Gece, Ayaz, Taner, Çağrı, Efe, Ege, Ozan, Arda, Orkun, Kerim, Egemen ve Burcu sizde beraber aynı evde kalıyorsunuz.''deyip diğer grupları sayarken biz birbirimize bakıyorduk. Burcu denen kız pek memnundu halinden. Mavi gözlüye sırıtarak bakıyordu.  Bize verilen kulübe eve asık suratlar ile girdik. Sinirimden kafayı yiyecektim. Cidden bu adamlarla biz niye burada kalıyoruz? ( Yazarınız istiyor da ondan: D)

Eve göz attığımızda e yuh yani! Sadece bir oda ve geniş bir salon, bir mutfak ve banyo tuvaletten oluşuyor. Ya çok küçük ve biz nerede kalacağız. Erkeklere dönüp ''Bir oda var'' dedim. Hepsi somurtarak bakarken Çağrı''Sen ve Burcu beraber burada yatarsınız. Biz erkekler mecbur salonda yatarız. Ha bak şurada yatak falanda var.''deyince erkekler onaylayıp yatakları alıp salona geçtiler. O değil de bunlar böyle anlaşınca çok tatlılar ya! Biz Burcu denen kızla odaya geçince kız nefes almadan sürekli konuşuyordu.

''Ayyy çok güzel. Ay nefes bile derince alınıyor'' o nasıl laf ya! Yok, şimdiye kadar nefes almıyordun gülüm.  Yanıma gelip elini uzattı.

'' Ben Burcu'' dedi. Yüzümü sahte gülümseme ile doldurup elini sıktım. ''Bende Gece.'' Dedim. Üstüme birçok kısa olmayan şortla tişörtümü giydim. Yatağa uzanıp gözlerimi kapatayım dedim ama maalesef uyuyamadım. Neden biliyor musunuz? Hayır, Burcu yüzünden değil. Midem yüzünden. Şu acayip midemden ses geliyor! Acıktım ya! Sinirle kalkıp odadan çıktım. Erkekler kendi kafalarında takılıyorlardı. Bizim grup televizyona bakarken öbür grup bahçe de oturmuş sohbet ediyorlardı. Mutfağa geçip dolaba falan baktım. Ve şaka mı bu! Hiç atıştıracak bir şey yok! Sinirle söylenirken tekrar odaya gidip üstümü değiştirdim. Yeniden kot şortum ile siyah askılı tişörtümü giydim. Çantamdan biraz parayı ve telefonum ile kulaklığımı alıp odadan çıktım. Çocukların yanından geçerken ''Ben çok acıktım. Bir şeyler almaya gidiyorum'' dedim. Çağrı kaşını kaldırırken ''Kızım bilmiyoruz burayı kaybolma''dedi. Omzumu silkerken ''Bana bir şey olmaz. Hem dolaşmış olurum''Deyip bahçe kapısından çıktım. O grup bana bakarken mavi gözlü meraklıydı. Onları aldırmadan merdivenlerden inip orman yoluna girdim.

AYAZ'DAN

E Yuh yani! Küçücük eve on kişiyi koydu manyak öğretmen. Sinirliydim ama birden geçti. Gece'ye baktığımda tatlı tatlı somurtuyordu. Bu hali içten içe sırıtmama neden oldu. Eve geldiğimizde herkes bir şeyler ile uğraşıyordu. Biz bahçede takılırken Gece çıktı. Bana dönüp baktığında meraklı bakışlarım ile ne yaptığını baktım. Bir şey demeden orman yoluna girdi. Takmamaya çalışsam da merak ediyordum. Kız başına bilmediği bir yerde gece vakti nereye gidiyordu bu? Ah Allah'ım delireceğim. Çocukların ''Nereye gidiyorsun?''  sorularını takmadan ormana girdim. Etrafa bakarken bir ses duydum. Endişe ile koşup o yöne gittiğimde gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Kulağına kulaklığı takmış şarkı söyleye söyleye yürüyordu. Ve cidden şu an deli gibi görünüyordu.

GECE'DEN

Her adımımda beyonce hello şarkısını söylüyordum. Cidden bugün bu şarkıya takmıştım kafayı. Baya bir süre yürüdüm. Sonunda küçük bir çarşıya geldiğimde az ileride bir market görünce sevinçle oraya gittim. Markete girer girmez sepeti doldurmaya başladım. Ama domates falan alıyordum. Çok az abur cubur aldım. Midemiz doğru dürüst bir şeyler yemeli çünkü. Elimi raflardan birine atarken yanımdan hızla biri geçerken elime bir kâğıt bıraktı. Merakla dönüp baktığımda kapşonlu biriydi. Zaten arkası dönük olduğu için görememiştim.  Merak ile kâğıdı okuduğumda sepet elimden düşerken gözlerim dolmuştu.

''Karanlığımın içindeki aydınlığım az kaldı. Büyük savaş çok yakında başlayacak. Şimdi her zamankinden daha çok dikkat etmelisin.''

Gözlerimden yaşlar süzülürken el yazısından ve başta yazılan Karanlığın içindeki aydınlığım kelimesi ile tek söylediğim söz ''Sertaç?''dır. Koşar adımla marketten çıktığımda deli gibi etrafa bakıyordum. Bu olamazdı değil mi? O ölmüştü. Gördüm ben. Onun öldüğünü gözlerim ile gördüm. Koşar adımla etrafa bakarken geçenlere siyah kapüşonluyu soruyordum. Ne kadar koştum bilmiyorum. Kaldırımlardan birine çöktüğümde deli gibi ağlıyordum. İçim sızlıyordu. ''Sensin değil mi? Geri geldin. Beni bırakmadın değil mi?'' diye söylendim. Buğulu gözlerim önümde duran bir çift ayak sonucu hızla havaya kaldırdım.

''Sen!''

GECE'NİN HÜZNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin