33.Bölüm

1.2K 64 13
                                    

mediadaki-Ayaz

mediadaki bölüm şarkımız :)

YAZARDAN

Dilay, gücünü kaybetmiş gibi hissediyordu. Kahve saçlarına vuran yağmur rengini koyulaştırmıştı. Kırmızı dudakları titriyordu. Üşümesine aldırmadan hala gözleri Ege'deydi. İnanılmazsın sen diye düşündü. Ağlayan genç adamın kendini hırpalamasını, hala kardeşini sıcak tutmaya çalışması Dilay'ı gözyaşlarına boğdu. Kendi de o yüzden gelmemiş miydi buraya? Efe'nin ilk gecesiydi bugün. Yağmurdan üşür, gök gürültüsünden korkar diye gelmişti. Uyuyamamıştı ki. Ege onu gece evine bıraksa da o sıcak yatağına yatamamıştı. Ağlamıştı sürekli. Efem ölmüş, soğuk topraklara sarılmış. Ben nasıl uyurum burada? Demişti.  Ardından kendini ablasının arabasını çalarken bulmuştu. Nasıl olduğunu bilmeden de hiç korkmadan gelmişti mezarlığa. Ama gördüğü şeyle olduğu yerde donmuş, Ege'ye hayranlıkla bakmaya devam etmişti. Ege hala ağlıyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Hem kardeşini kaybetmeye dayanamıyordu hem de hala Dilay'ı sevdiğini anlamayı yediremiyordu kendine. Evine bırakırken sevdiğini hatırladı o an üç ay öncesini. Kalbine oturan yumru öldürecekti o an onu. Dilay'a hissettirmemeye çalışsa da nefes almakta bile zorlanmıştı. Ardından eve gelmiş kendini banyoya atmıştı. Ama olmamıştı. Ne eve sığmıştı kalbi ne bedenine...

Saatlerdir ağlayıp duruyordu. Kardeşinin mezarına öyle sıkı sarılmıştı ki. Tıpkı yıllar önce ona sarıldığı gibi...

11 YIL ÖNCE

''Büyükanne, babamlar ne zaman gelecek?'' diye sordu küçük Ege. Ailesinin bir daha dönmeyeceğini bilmeyerek... Yaşlı kadın ağlamaktan kızarmış gözlerini saklamaya çalıştı. Torununa artık gelemeyecekler diyemedi. Hala kendi de kabullenemiyordu ki bu durumu. Gencecik çocukları seyahatten gelirken başka bir araba ile kafa kafaya çarpışmıştı. Oracıkta da can vermiştiler. Şimdi kadın evlatlarını kaybettiğine mi yansın, el kadar çocuğun annesiz babasız kalmasına mı yansın. Bilemiyordu...

Nasıl büyüteceğini bilmedi evladını.  Eve taziye ziyaretine gelen misafirlerin konuşmasını duydu Ege.

''Vahhh vah vah... Pek gençlerdi. Ne olacak şimdi? Ege ne olacak? Hem annesiz hem de babasız kaldı yavrucak...'' diye konuşan teyzesinin sözlerini duymak ağır gelmişti Ege'ye. Küçücük bedeni bu ağır yüke dayanamamıştı. Koşarak çıktı evden. Karanlık sokaklarda yedi yaşında tek başına kaldı. Ağlıyordu sürekli. Hayatı boyunca böyle ağlayacağını bilmeden... Ne bahtsız çocuktu Ege. Koşarak, insanlardan kaçarak gittiği sokakta yıkık dökük bir ev gördü. Yağan yağmurdan kaçıp oraya girdi. Hayatı boyunca kardeşim diyeceği Efe ile orada tanışacağını bilmemişti. Efe küçücük elleri ile ateş yakmıştı. Tir tir titriyordu. Küçük kolları ile sarmıştı bedenini. İçeri koşarak giren Ege'ye yaşlı gözlerini çevirdi. Ege ürkekçe baktı Efe'ye.

''Üşüyor musun sende?'' dedi Efe. Ege ona yaklaşıp ''Hıhı... Üşüyorum...'' dedi. Efe yanını gösterdi küçük elleri ile zemine dokunup. Ege küçük adımları ile Efe'nin oturduğu kartona oturdu.

''Kimsen yok mu?'' dedi Ege. Efe üzgün gözlerini ona çevirdi.

''Yo... Yok. Ben bebekken ölmüşler. Kimsesizler yurdundaydım ben. İki hafta önce kaçtım.'' dedi. Yaşadıklarını hatırlayarak. Ne kadar çok döverlerdi onları. Saçını çekerlerdi. Bakıcılar dövüp dururdu. Uzun karanlık koridordan korkardı. Dayanamamıştı bunlara. En sonunda kaçmıştı. Dış dünyanın da daha tehlikeli olduğunu hiç bilmeden...

''Kötü mü davranırlardı?'' dedi Ege. Efe başını evet anlamında salladı. Yırtık, kirli elbisesine aldırmadan...

''Kötü davranıyorlardı. Kaçtım bende...'' dedi. Ege gök gürültüsünden korkup Efe'ye sarıldı. Efe'de ona. O da korkardı. Ege ceketini çıkarıp Efe'ye uzattı. Efe eli ile itti geri. Korktu o da üşür diye.

GECE'NİN HÜZNÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin