İST. B/29

2.6K 169 0
                                    

"Gençler eğlendirebildik mi sizi?"

Arkamızdan gelen sesle korkarak geriye baktım.

Çağrı Karahan ve dört takım elbiseli adam karşımızda duruyordu ve Çağrı Karahan salonda nasıl bıraktıysak hala öyle burnundan soluyordu.

Yiğit'in kolunu tuttuğumda belimden tutup kendisine çekti.

Bu hareketine heyecanlanamayacak kadar  korkuyordum.

"Biraz da biz eğlenelim öyle değil mi?" Dedi Çağrı Karahan.

Bittik biz.

Haşatımızı çıkartacaklardı.

"Ne yapacağız?" Diye sordu Derya.

Burçin'e baktığımda onun da durumu bizden farksızdı.

Tam anlamı ile sıçmıştık.

"Gençler plan buraya kadar başarılıydı. Buradan sonrası herkes kendi götünden sorumlu. Topuklara kuvvet." Dedi Burçin ve ben daha ne olduğunu anlayamadan koşmaya başladı.

Adamlarda koşmaya başladığında Yiğit elimden tuttu ve bizde koşmaya başladık.

Ayağımdaki topuklular yüzünden yürüyemezken koşmaya çalışmam takdire şayandı.

Burçin çoktan gözden kaybolmuşken Derya ve Anıl nerede bilmiyordum bile. Arkama baktığımda adamlardan biraz uzaklaşmıştık ama hala peşimizdeydiler.

Ayaklarım acımaya başladığında "Yiğit" diye bağırdım. Koşmaya devam ederken arkasına bile bakmadı. "Canım acıyor."

"İdare et, koş." Dedi ve elimi daha sıkı tuttu.

Köşeyi döndüğümüzde Yiğit'in elini bırakmaya çalıştım ama sıkı tuttuğu için bırakamadım. Yürüyecek halim kalmamıştı. Ayaklarımı hissetmiyordum.

"Yiğit çok yoruldum" demiştim fakat sonlara doğru sesim bile çıkmamıştı.

Sokağın köşesini tekrar dönerken arkama baktığımda adamlar çıktığımız sokağa daha yeni giriyordu. Yakalanırsan ne olurdu bilmiyordum fakat kesin bildiğim şey yakalanacağımızdı.

Yiğit kolumu çekiştirip daha hızlı koşmaya başladığında yere yapışmama çok az kaldığını hissediyordum.

"Yiğit" derken sesim yalvarırcasına çıkıyordu.

"Az kaldı." Dedi ve bir daha konuşmadı.

Nerede olduğumuzu da nereye gittiğimizi de bilmiyordum. İşin kötü tarafı ise aynı yerde dolanıp duruyormuşuz gibi geliyordu.

Bir köşeden daha döndüğümüzde açık bir apartman kapısı görmüştüm ve tam bunu Yiğit'e söyleyecekken o da oraya yöneldi. Apartamana girdiğimizde kapıyı kapattı ve arkasına çöküp beni kendisine çekti.

Kollarında derin nefesler alırken gözlerim yumulu sakinleşmeye çalışıyordum.

Nefeslerim daha tam düzelememişken kapının önünden gelen ayak sesleriyle daha çok sokuldum Yiğit'in kollarına.

Bana içinde bulduğumuz anın tadını çıkartmayan hayatın ben...

Bedenime sarılı olan elinin biriyle saçlarımı okşamaya başladı Yiğit.

"Geçti sakin ol."

"Hıhı" diye mırıldanırken daha çok sokuldum kollarına.

Ne kadar süre öyle kalmıştık bilmiyordum fakat mayışmıştım ve uyumamak için kendimle savaşıyordum. Yiğitden hiç ses çıkmıyordu ama arada saçlarımı okşuyordu.

Adamlarsa.. Kimin umrunda?

Kendimi uykunun kollarına teslim etmek üzereyken titreyen telefonla gözlerimi sonuna kadar açtım. Sırası mıydı şimdi?

Yiğit sol ayağını uzattı ve cebinden telefonu çıkarttı. Kim olduğuna bakmak şöyle dursun yerimden bile kıpırdamamıştım. Böyle bir fırsat her gün gelmiyordu ayağıma.

"Neredesiniz?" Diye sordu fısıldayarak.

...

"Bilmiyorum neredeler apartmanın birisine saklandık biz."

...

"Tamam." Dedi ve telefonu yere bıraktı.

"Kim o?" Diyerek başımı geriye atmıştım ki kendime lanetler ettim.

Yiğit başını eğmiş gözlerime bakıyorken dudaklarımız arasında bir nefeslik mesafe vardı.

İstanbul Beyefendisi /Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin