İST. B/9

4.8K 291 26
                                    

@azraadınadabakın: Günaydın bebeğim.

@azraadınadabakın: Umarım bugün yanında dişi sinek görmem.

@azraadınadabakın: Ömrüm çevrendeki kızları temizlemekle geçiyor yemin ederim.

Sınıfa girdiğimde telefonumu kapatıp cebime koydum ve en arka sıraya yürüdüm.

Elbette Yiğit'in yanına oturuyordum.

Benden başkasının oturmasına izin verecek göz var mı bende?

Cam kenarına geçtiğimde çantamı masanın üzerine koydum ve gözlerimi kapattım. Gece uyuyamadığım için erkenden gelmiştim okula ve uykusuzluktan ölüyordum.

Gözlerimi arada aralayıp bizimkiler gelmiş mi diye kontrol ederken bir yandan Yiğit'in telefonunu ele geçirmenin yollarını arıyordum.

Bugün bu işi halletmeliydim.

Gerçi daha önce de sessizden çıkartmıştım fakat yine sessizde almıştı. Daha kalıcı bir çözüm bulmam gerekiyordu.

İki senedir aralıksız yazıyordum. Belki daha uzun süredir. Bir insan merakından olsa bi yazar konuşurdu.

Yok!

Ne merak ediyor adam ne yazıyor.

...

Burnuma dolan ferahlatıcı yağmur kokusuyla gülümsedim. Nerede olduğumu biliyordum. Ne yağmur yağmıştı ne ormandaydım. Sıramın üzerinde sabah çantama nasıl yattıysam hala öyleydim. Yanımda oturan yiğit pür dikkat dersi dinliyordu. Üzerime deri ceketini örtmüştü. Düşünceli yavrum benim. Beni bu kokuyla uyandırdığın için teşekkür ederim.

Burnumu cekete biraz daha yaklaştırdığımda bir yandan yiğiti kontrol ettim ve daha çok kokladım.

Ah bu koku!

Yanımda oturan yunan tanrısını kaçırmak için bir sebep daha!

Yiğit'in gözleri bana döndüğünde yeni uyanıyormuş gibi gözlerimi kapatıp açtım.

Tahtaya bir kez daha baktı ve üzerime eğildi.

"Uyuyan güzel dersi kaçırıyorsun."

Kulağıma sessizce söylediklerini idrak etmem belki bir on dakikamı aldı. Bana yaklaştığında kalbimin sesi bütün okulda yankılanırken nefesimi tutmuş duruyordum.

Yakından daha mı güzeldi kokusu ne?

Eski haline döndüğünde gülümseyip tahtaya baktı tekrar.

Dersi, hocayı geç şuan hangi günde ve yılda olduğumuzu bile unutmuştum.

O dersi dinleyip notlar alırken ben cekete biraz daha yaklaşmış onu izliyordum.

Her zaman çalışkan bir çocuk olmuştu. İlk okulda da lise sonda da.

İlk okulda ödevlerini çaldığım için, beni çalışkan onu tembel zannetselerde gerçekleri ikimiz de çok iyi biliyorduk.

O hep çalışkan olan olmuştu. Bende tembel.

Hiçte şikayetçi değildim bu durumdan. Sınav haftası ders çalıştır diye yalvarıp bol bol zaman geçiriyordum Yiğitle.

Hiçbir fırsatı da kaçırmayanlar!

Zil çaldığında önündeki deftere bir şeyler daha karaladı. Defterine baktığımda gülmemek için kendimi zor tuttum. Bakkal defterinden farksız olan defterinin her yeri karalamalarla doluydu. Oraya baktığınızda beş yaşında bir çocuğun resim yaptığını düşünebilirdiniz ama Yiğit oradan çok şey anlıyordu.

Ki zaten beş yaşındaki çocuk da daha güzel resim yapardı.

Hoca sınıftan çıkınca herkes yavaş yavaş ayaklanıyordu. Yiğit de kalemini sıranın üzerine bıraktı ve ayağa kalktı.

Uzun boyu çınar gibi önümde dikilirken gülümsedim. Lütfen ceketi isteme.

Şuan ona yavru köpek bakışları attığıma emindim. Sağ elini saçlarından geçirdi  "gelmiyor musun?"

Başımı kaldırıp etrafa baktığımda Burçin çoktan sınıf kapısına ulaşmış, Derya ve Anıl da konuşarak arkasından gidiyorlardı.

Başımı iki yana salladım. "Sanırım grip olmuşum. Halim yok siz gidin"

Yapma İlke. Çarpılacaksın!

Üzerime eğilip elini alnıma koydu.

Ateşim yoktu elbette ama şuan havale geçirmeme ramak kaldığına yemin edebilirim.

"Gel bir bitki çayı falan iç"

Bakışlarımı güzel yüzünde gezdirdim.

Uykum var doktor bey. Ne bitki çayı?

Cevap vermeden başımı iki yana salladım.

"Vişne suyu alayım mı sana?" Diye sordu.
Yanaklarını koparabiliyor muyuz çocuk senin?

"Olur"

"Tamam sen dinlen" dedi ve bir şey dememi beklemeden gitti. Zaten bir şey diyemeyecek kadar da leylaydım.

Bu çocuk benim olacak!




İstanbul Beyefendisi /Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin