2. Bölüm

362 22 6
                                    


Gözlerimi açmamla kapatmam bir oldu. Başım tam anlamıyla çatlıyordu. Ama yine de zorlukla gözlerimi araladım. Hastanedeydim. Ne ara geldim, kim getirdi hiçbir fikrim yoktu. Ama buradan bir an önce çıkmalıydım. Kalamazdım. Serum bağlamışlardı. Hiç düşünmeden, önce serumu çıkardım. Sonra eski yıpranmış botlarımı ayağıma geçirdim. Zaten başka bir şeyim de yoktu. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Etraf da sadece yaşlı bir çift vardı. Onlara attığım bakıştan sonra yürümeye devam ettim. Beni buraya onlar getirmiş olamazdı, öyle olsaydı elbet bir şey derlerdi. Hastanenin çıkışına yaklaştım. O anda hatırladım; bayıldığımda yanımda en son o adam vardı. O getirmiş olmalıydı. Teşekkür etsem iyi olurdu, ama şu an bununla uğraşamayacaktım. Zaten büyük ihtimalle beni hastaneye bırakıp gitmiştir... Hastanenin çıkış kapısına yöneldim. Dışarı çıkmamla soğuk hava yüzüme sert bir şekilde çarptı. İçim titredi, üşüdüm. Şimdi ne yapmalıydım, bilmiyordum. Elbet bir yol bulacaktım. Yeterince yorgundum, bu yüzden düşünmeyi bir kenara bıraktım. Düşüncelerimden sıyrıldığım anda biri kolumdan yakaladı. Hızlı bir şekilde kolumu tutana döndüm. Bu o adamdı...

"Nereye gidiyorsun bu halde?"

"Beni hastaneye getirdiğiniz için teşekkür ederim. Ama lütfen kolumu bırakın da gideyim." Hızlı bir şekilde söylediklerimle tuttuğu koluma baktı.
Elini çekmesiyle birlikte bir boşluk hissettim.

"Bak bu halin çok normal gözükmüyor. Bir problem yaşadığın belli, istersen polise gidelim. Doktor açlık ve stresten bayıldığını söyledi. Aynı zamanda vücudunda bazı izler var, darp edilmişsin." Söyledikleriyle kaşlarımı çattım.

"Bu seni ilgilendiren bir konu değil!" sesimin sert bir tonda çıkmasına engel olmamıştım. Derin bir nefes aldı ve "Yardımcı olmak istiyorum, böylece bırakıp gidemem. Halini görmüyor musun? Gidecek yerin de yok değil mi? Yardım edebilirim." Diyerek bir çırpıda konuştu.

Aslında haklıydı. Yardıma ihtiyacım vardı, yoksa toparlanamazdım. Ama güvenemezdim de... Böyle bir durumda güvenemezdim. Bu halim çaresizliğimi en çok hissettiğim zamanlardan biriydi. Gitsem nereye giderdim, kimsem yoktu. Zaten en dibe batmıştım.

"Hayır istemiyorum. Sana güvenemem, üsteleme lütfen." Güven vermeyen teklifini reddettim.

Alayla gülümsemişti. "Emin ol, niyetim kötü olsaydı seninle bu kadar uğraşmazdım. Hatırlatırım bayılmıştın, seni hastahaneye ben getirdim." Bir an duraksayıp kısa bir süre gözlerimin içine baktı ve sözlerine devam etti.

"Bak benim de bir kızkardeşim var ve onun da bu halde olmasını istemezdim. Eminim senin ailen de benimle aynı fikirdedir. Bu yüzden yardım etmek istiyorum, sadece bu..."

Benden ses çıkmayınca, bir iki saniye öylece bekledi ve en sonunda dayanamayarak, "Lütfen bir dakika bekle." Diyerek, hızla hastaneye girdi.

Bir insan iyilik yapmak için bu kadar diretebilir miydi, yoksa rol mu yapıyordu? Anlam verememiştim. Neden bu kadar ısrar ediyordu ki?

Ben her zaman olduğu gibi düşüncelerde boğulurken, o hastaneden çıkıp koşar adımlarla yanıma yaklaştı. Elinde küçük bir kağıt tutuyordu. Bana uzattığı kağıda baktığımda, üzerinde telefon numarası ve adres yazılıydı.

"Al, yine de bir şey olursa diye adresimi yazdım. Telefonun var mı bilmiyorum ama telefon numaram da burada." dedi.

Gözlerimin içine bakıyordu. Boş bulunup elindeki kağıdı aldım ve avucumun içine hapsettim. Hareketlendim ve onun durduğu yönün tam tersine doğru yürümeye başladım. Arkamı dönüp kısa bir an ona baktığımda; bıraktığım yerde beni izlemeye devam ettigini gördüm. Kötü birine benzer bir hali yoktu. Çok nezih ve düzgün birine benziyordu. Yine de bu ısrarı şüpheye düşmeme sebep olmuştu. O beni izlerken, adımlarımı hızlandırıp cadde üzerine çıktım.

TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin