37.Bölüm (FİNAL)

79 9 7
                                    

4 yıl sonra...

Geçmez dediğimiz acılar geçer, bitmez dediğimiz geceler biterdi ve güneş bütün güzelliğiyle gözleri kamaştırırdı. Dört bir yanımızı sararak etrafımızı aydınlatırdı. Kimine göre bu güneş bir ışık huzmesi, kimine göre de hayata giren hiç tanımadık bir insan olabilirdi. Ve bu yabancı insan gitgide en çok tanıdığın olurdu... Yağmur'un yaşadığı şeyde buydu. Acılı gece de ansızın bir yabancı ile karşılaşmış ve güneş gibi etrafını sarmalamıştı. Etrafı o yabancı ile aydınlanırken, o yabancı artık en çok tanıdığı kişi olmuştu. Geceler gündüze, acılar aşka dönüşmüştü...

Genç adam ağır kapıyı ittirerek açtığında, ortalıkta kimseler yoktu. Usulca attığı bir iki adımla beraber gözlerini raflardaki kitaplarda, sessizlikten kaynaklı yüksek çıkan saatin yelkovanında gezindirdi. Öğlen saatleriydi. Zamanlaması harikaydı, en sakin zamanda gelmişti. Kafasındaki düşünceyi bölen, etrafı saran kahve kokusu olmuş ve kısa bir an tebessüm etmesine sebep olmuştu. En sevdiği kokuydu. Ama kokuyu takip etmek yerine, tam karşıdaki kasanın yanından dolanarak kütüphanenin masalarla dolu olan kafe bölümüne geçti. Sessiz ortamda kendi adım sesleri kulaklarına doluyordu.
Gözlerini etrafta gezindirerek adımladı. Fakat bu kısımda da yoktu. Çok büyük sayılmasa da küçük denilecek bir mekan değildi.

Masaların birinde açılan kitaba doğru ilerledi. Artık onu aramayı bırakmıştı. O haliyle etraftan nasıl sürekli kaybolabildiğini anlamıyordu. Her ne kadar yerinde durması için kızsa da, kendisine kulak vermediğini ve aldırış etmediğini biliyordu.
Genç adam içten içe ona kızmayı ihmal etmezken, bir yandan da açık duran kitabın sayfasına göz atıyordu.
Dışarıdaki soğuğa göre içerisi fazla sıcaktı. Ceketini çıkarıp çantasıyla birlikte aynı masanın üstüne, kitabın hemen yanına bıraktı. İçinden okuduğu satırlar ile tebessüm etmişti.

Her sabah genç adam işteyken telefonuna gelen aşk şiirlerinin nereden hırsızlık yapılarak çalındığını bulmuştu. Kitabın ayracını yerine koyarak bir iki sayfayı parmağının ucuyla çevirip göz attı. Bir iki dize daha okuduktan sonra sıkılıp kitabı komple kapatarak, oturmak yerine ayakta dikilmeye devam etti. Bakışlarını kolundaki saate değdirip zaten bildiği saati bir kez daha kontrol etmişti. Daha fazla beklemeyi bırakıp tam adımlayacakken, kapıdan içeri giren genç kadınla adımları duraksamıştı.

Genç kadını gülen dudaklarla karşılarken, bir yandan da onu derinlemesine inceliyordu. Dışarıdaki soğuğa rağmen sıcaktan kızarıp al al olan yanaklarına, acelesi varmış gibi saçını dağınık topuz yapıp arkadan tutturmuş olmasına rağmen önüne dökülen bir tutam saçına bakınıp durdu. Karısının gitgide kilo almaya başladığını günler önce fark etmişti. Yanaklarını ve fiziği günde güne dolgunlaşıyordu. Onu kızdırmak için bu durumla dalga geçse de, genç adam bu halini daha çok sevmeye başlamıştı.

"Ne zaman geldin duymadım." Genç kadın elindeki kahve dolu bardağı kendisi için yaptığı aşikardı. Ama bunun içinde bir ton uyarı dinlemek istemediği için kahve dolu bardağı, karşısında bütün ihtişamı ve yakışıklılığı ile duran genç adama uzattı.

"İçer misin?"

"Kaç kere dedim şunu içme diye Yağmur!" Adamın saf öfkesiyle dudak bükmüştü.

"İnan bana çok canım çekti. Sürekli içmiyorum zaten biliyorsun."

Genç adam karısının elindeki kahveyi alıp masanın üstüne bırakınca, masa koyulan eşyalarla dolmuştu.

Dışarıdan hafiften başlayan yağmur ise şiddetini göstermeye başlamıştı. Sıcak kitap kafenin içine yağmur sesi doluyor ve şu anı iki aşık için daha da huzur verici yapıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 17 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin