14. Bölüm

137 9 11
                                    

Dış kapının açılıp içeriye konuşma sesleri dolduğunda, Toprak bir iki saniye duraksadı ve arkadaşlarının geldiğini anlayarak benden ayrıldı.
Okan'ın bize seslenmesiyle, "Siktir... Okan da gelmiş" diyerek bir küfür savurdu. Yataktan hızla kalktı ve acele bir şekilde dolabından üzerine bir sweat geçirdi. Öfkeyle söylenirken, kenara fırlatıp attığı kıyafetimi aldı ve hızlı bir şekilde giyindirmeye başladı. Ben tedirgin bir şekilde ona bakarken, o beni giyindirmeye odaklanmıştı. Tedirgin bakışlarımı görünce, avuçlarıyla yüzümü kavradı ve alnımdan öptü.

"Sakin ol, bu onları ilgilendirmez"

"Peki sen neden sakin değilsin?"

Onun gerilmesi ve sinirlenmesi beni daha çok tedirgin etmişti. Zaten yaptığımız herşeyiyle yanlıştı. Ve biz arzularımıza kapılarak, günaha dolanmıştık.
Bir şey demeyerek sadece yüzüme baktı. O esnada odanın kapısı çalındı. Toprak benden ayrılırken, kapıya yöneldi.

Kapıyı tam açmayarak araladı. Aralık kapıdan dalgınlıkla, "Geldiniz mi?" diye sordu. Ayakta dikilirken onu inceledim. Saçları dağılmış, bedeni ise hafif bir sarhoşluk içerisindeydi. Bu soğukta, hafif terden parlayan cildi günahımızı göz önüne seriyordu. Canı her sıkıldığında sürekli yaptığı hareketi yapıyor, ensesini kaşıyordu.

"Biz geldik de, siz neredesiniz?"

Aralık olan kapıdan kim olduğunu görememiştim, ama sesinden Okan olduğunu anlamıştım. Toprak rahat bir tavırla, "Odamdaydım. Siz salona geçin, geliyorum ben" diyerek cevapladı. Bir iki saniye durduktan sonra Okan, "Yağmur nerede?" Diye sordu. Soruya uyuz olan Toprak ise sinirle "Yağmur da burada abi. Başka bir sorun var mı? Yoksa eğer, siz içeri geçin geliyoruz" diyerek kibarca kovdu.
Kapıyı kapatmasiyla yanıma geldi ve yavaşça yanıma oturdu. Anlamsız bir şekilde pişmanlık bastırırken, bakışlarımı kaçırdım. Az önce ben neye izin vermiştim böyle... Üzerimde kurduğu hakimiyet, yelkenlerimi suya indirmeme sebep olmuştu. Bu yanlışın telafisi de yoktu. Az önce yaşananları inkar edemezdim. Toprak'a haksızlık etmiştim. Ümit verdiğimi, onu kabul ettiğimi düşünecekti. Ama bizim olurumuz yoktu. Olamazdı. Korkuyla gözlerine baktım. Yüz ifademi görünce o da gerildi. Kaşlarını çatarak "Yağmur sakın, tek bir kelime bile etme!" dedi. Pişman olduğumu anlamıştı. Ama çok geçti. Beni uyarmıştı, istemezsen dokunmam demişti. Ama ben... Ben onu istemiştim. Şimdi nasıl bizden olmaz, yapamam derdim. Bir kez daha sustum. Ve odadan çıkmak için kapıya yöneldim. Kapının kulpunu tutmam ile eliyle bileğimi kavradı. Beni kendine çekerek, bedenlerimizi yakınlaştırdı. Diğer eliyle de çenemi sıkıca kavrayarak, başımı kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Öfkeli nefesi yüzümü silip geçiyordu.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?"

Ben gözlerimi ondan çekince öfkeyle tısladı. "Bana bak..." Ben suçluluk hissederken, gözlerimi ondan kaçırmaya devam ettim. Onu daha çok sinir ediyordum, ama ümit vermem daha beterdi.

"Sana bana bak dedim Yağmur"

O kadar bağırmıştı ki içeridekilerin sesimizi duymasından korkmuştum. Çaresizce ona bakarken, ne kadar büyük bir hata yaptığımı daha şiddetli hissettim. Bir süre öfkeyle yüzümü izledi. Öfkesi, onu bir türlü kabul etmeyişimdi...

"Bak herşeyi inkar edebilirsin, ama az önceki halimizi inkar edemezsin. Sana dokunmama izin vermişken, beni istemediğini söyleyemezsin. Bunu yapamazsın Yağmur"

"Toprak..." daha konuşmadan sözümü kesti ve konuşmama izin vermedi.

"Bize engel olan ne? Ailen mi? Hakan iti mi? Kim Yağmur? Kim? Anlat herşeyi bitsin artık. Ne yaşamış olursan ol, bana bakışın bana olan hislerin yeter demedim mi sana? Hiç bir şey umurumda değil, sen ol yeter demedim mi?"

TEVAFUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin